Harmança, harman yerindeki mahsulün altında kalan kesli, kırık, topraklı buğdaydır.
Kurtuluş Savaşı yıllarının sonunda başlayan kıtlık, Murat Nehri’nin ayırdığı yukarı dağ köylerinde ve aşağı oba köylerinde Cumhuriyet’in ilk yıllarından sonra da de-vam etmektedir. Bu süreç içerisinde kanun ve nizam boşluğundan yararlanan ağalar, beğler, arkası pek kişiler ambarlarını doldururken köylüler açlıktan kırıldıkça kırılır.
Çareyi eşkıyalıkta bulanlar, üç beş sarı liraya ispiyonculuk yapanlar, suikastçiler, ağaların beğlerin konaklarına kapılananlar, bulaşık suyu içenler bu yoklukta daha fazla kazanmaya çalışır. Köylü ise çoktan kaderine razı gelmiş; en azından kışı geçi-rebilmek için birkaç ölçeklik “harmança” haberi beklemektedir. Çare yok bu yıl da harmançalık köylüye verilmeyecektir. Bu kargaşalı ortamda çocuk yaştaki Ecevit: “Harmança, köylünün hakkıdır.” der. Bunun mücadelesini verir.
Harmança umuttur, namustur. İşçinin, fakir fukaranın, emekçinin alın teridir. Güneş yanığı, el nasırı, kara nohut ekmeğidir.