6 Yıllık emek var! - O kitap nasıl hazırlandı?

6 Yıllık emek var! - O kitap nasıl hazırlandı?

Reşit Güngör Kalkan'ın kaleme aldığı Ben Şair İsmet Özel kitabı nasıl hazırlandı, Yavuz Ertürk anlatıyor..

 

 

21 Aralık 2010 Salı

 

Yavuz Ertürk

 

“Ben İsmet Özel Şair…” Kitabı etrafında hafifmeşrep bir cevelan 

İnce çalımlarla okurun midesine oturan bir metni benden beklemek saflığına kimseyi davet edemem. Ancak, hüsnü niyetim benim gibi kitapsız şairlerin kadr-ü kıymet bilmezliğine kaldıysa, yandı gülüm keten helva!..

 2003 yılında tanıştığım ve o günden sonra ağabeyim bildiğim Reşit Güngör Kalkan’ın kaleme aldığı (iyi ki de aldığı) sağlam, kunt, ketum bir göz nuru dolayısıyla ilk nesrimi sahneye sokma bahtiyarlığına da böylece ermiş oluyorum!.. Meraklıları bilir ya, ilk ürünler özeldir elbet. Bu durum artık amatörce yürütülen çalışmaların bir nazara gelmesi ihtiyacatı dolayısıyla aranan bir kapının al gözüm seyreyle hesabı bulunmasıyla şenliğe dönüşür. İş bu Reşit Güngör Kalkan ismi benim açımdan şiir çalışmalarımı göstereceğim ilk kapım olmuştu aynı zamanda. Hatta bana kapıyı çalmama da gerek olmadığını söylemiş ben de bu heyecanla kapıyı kırarak girmiştim içeri. Kulakları çınlasın üstadımın!..

Eğitimci olan Reşit Hoca ile ilk zamanlar sıklıkla görev yaptığı okulda görüşüyorduk. Sürgün Aşk Düğünleri, Gaziantep’in Çanakkale Kahramanları ve Gül Üstüne Aşk Olsun kitaplarının yayınını da yine tanıştıktan sonra beraberce beklemiştik. Ben bazen ondan daha çok heyecanlanıyordum çünkü taşrada ve çok yakınımda olan bir dostumun kitabı merkezde bir yayınevinden çıkıyordu. Heyecanlanmak aynı zamanda emeğini veren yazarın sevincine ortak olmaktı.

 

Yeni baştan İsmet Özel’le tanıştı

Sürekli okuyan ve denemelerini periyodik olarak çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlatan Reşit Hoca, aynı zamanda hep yeni şeyler düşünen biridir de. Düşündüklerini pratiğe dökmesi zaman alırsa da bunu bihakkın ifa eylediğine defalarca şahit olmuşluğum çoktur. Hiç unutmuyorum, bir gün kitapçıları dolaşırken “bundan sonra yemek kitapları ya da olmazsa polisiye maceralar yazacağını” söylemişti de gülüşmüştük. Haksız mıydı gerçekten? Değildi elbet. Birazdan okuyacağınız satırlar bu açılımın haklılığını umarım beriye çeker. Devam etmeliyim, -işte şimdi İsmet Özel sahne alıyor- birkaç arkadaşıyla otururken ve bir arkadaşının tavsiyesi üzerine İsmet Özel biyografisini düşünmeye başladığını hatırlıyorum.

Yıl 2004. Zaten çok geçmeden, ilk buluşmamızda da bana bu düşüncesini iletmişti. Önceleri İsmet Özel çalışması fazla cesurca gelmişti bana. Sonra birkaç hafta düşündük; nasıl olur, yapabilir miyiz, neleri, hangi kaynakları tarayabiliriz vs. Zor bir işe kalkışmıştık. Bismillah deyip başladık. Yorucu, bunaltıcı, bazen sıkıcı bir süreç başlamıştı. Reşit Hoca elindeki eksik kitapları tamamlamaya çalışırken bir yandan da yeni baştan okumaya başlamıştı İsmet Özel kitaplarını. Ben de elimdeki daha çok gazete ve dergi sayfalarından derleyip oluşturduğum mini arşivimi hocaya ulaştırıyordum. Artık gündemimiz belli ve daha yoğun bir ıstıraba dönüşmüştü. (Nuri Pakdil biyografisini de ilk defa Reşit Hocadan duymuştum, şükür(!) başlamadı da erteledi!)

2004 yazında Reşit hoca İstanbul’a gitmiş ve bir haftalık kütüphane taramasının yanında İsmet Özel’le bir söyleşi fırsatını da yakalamıştı. Taranacak kitap, dergi ve gazete listesi uzadıkça uzamış, İsmet Özel’in bereketli yaşamı da bir türlü kendisine yetişmemize fırsat vermiyordu. Reşit Hocanın İstanbul’daki bir haftalık araştırması çap olarak belki ancak çalışmanın önsözünü oluşturabilecek kadardı. Artık şuna emindik ki bu çalışmanın yeri İstanbul ya da Ankara idi. Çok geçmeden 2005’te bana üniversite nasip oldu ve Ankara’nın yolu göründü. Allah bir kapı açmıştı. Bu hem İsmet Özel çalışması hem de benim kendi kişisel çalışmalarımın ilk somut parçalarını görmemi sağlamıştı. Vedalaştık ve yola düştük.

İlk yıl hiçbir şey yapamadığımı belirtmek istiyorum. Yabancısı olduğum büyük bir şehirde okulu, çevreyi, arkadaşları, kütüphanelerin yerini, trafiğin yoğunluğunu tanımam ve anlamam bir yılımı aldı. Ve yine bu ilk yılda Ankara Birleşik, Adilhan, Olgunlar, Zafer Çarşısı, Kocatepe Kitap Fuarından onlarca kitap ve dergiyi postalamıştım hocaya. Kaçırdığım ya da ulaşamadığım kaynaklara da arkadaşlar ya da yine çalışmadan haberdar ettiğim kitapçılar vesilesiyle ulaşabiliyorum. Popülerleşmiş eskilerle aktif yazarların kitap ve yazıları bir şekilde elimize geçiyor, belki biraz bekliyoruz ama geç de olsa ulaşıyoruz. Fakat çalışma gittikçe özelleşiyor ve ayrıntı aynı zamanda maziye doğru bir seyir izliyordu. Artık arşive giriyorduk yavaş yavaş.

 

Okul karnesinin hikâyesi

Ankara’da kaldığım 4 yıl boyunca olumlu olumsuz onlarca tepki almıştım İsmet Özel çalışmasıyla ilgili. Bunlardan en çok çekindiğim de İsmet Özel’in mezun olduğu lisedeki ders notlarını almak için Gazi Lisesinin müdür yardımcısıyla görüşmem olmuştu. Yanımda Şeref (Başünlü). Zaten sıklıkla o çekiyordu kahrımı ve beraber birçok maceraya girmiştik. Hatta bazen “Ne bitmez çalışmaymış bu da!” derdi. Müdür yardımcısına geliş sebebimizi ilettik. Önce şaşırdı, sonra, “O da mı buradan mezunmuş?” diye sanki kendine sorarcasına bir ses tonuyla sordu. Sadece nerden geldiğimizi ve niçin araştırdığımızı sordu. Sağ olsun oldukça da yardımcı oldu. Oturduk ve okulun arşivini yıktı önümüze.

1960-1962 yıllarına ait kayıtlarda bulmuştuk aradığımızı. Hemen birer fotokopiyle elimize tutuşturdu hoca. Bir yandan da İsmet Özel’le ilgili düşüncelerini aktarıyordu. Özellikle İsmet Özel’in Türklük vurgusuna temas ediyor, hatta “Sol, İslam ve Türklük” arasında bir kararda duramadığını ve ortaya attığı Türklük düşüncesini de sağlam temeller üzerine oturtamadığını söylüyordu. “Türklük” meselesinde Arif Nihat Asya, Yavuz Bülent Bakiler’in ismini anıyor, kısacası İsmet Özel’i tutmadığını ifade ediyordu… Biz sevdik yine de hocayı. Yardımcı oldu ve ihtiyacımıza bir cevap verme zahmetine katlandı, sağ olsun. Dışarı çıktık. Dondurucu Ankara soğuğunda tek bir yerimiz vardı gidip içimizi ısıtabileceğimiz: Gökkuşağı Çay Ocağı. Çaylarımızı içerken de Reşit hocayı arayıp belgeleri aldığımın müjdesini vermiştim.

 

Gazete arşivlerini taramak düşündüğümüzden uzun sürdü

Bir ayrıntıyı daha tamamlamıştık. Şimdi sırada Milli Kütüphanedeki gazete ve dergilerin taraması, onlarca mikrofilm, yüzlerce sayfa fotokopi var. Mili Kütüphaneyi bilenler bilir, oraya girebilmek için önce üye olmak ve üyelik kimliğini kullanmak gerekir. Reşit hocanın uzunca listesi elimde, Milli Kütüphanenin yolunu tutuyorum. Bir defa da en fazla üç kaynak talep edilebiliyor. Kaynağın gelmesi de ortalama yarım saat sürüyor. El arabası üzerinde getirilen 1960-1980 yılları arasındaki gazete balyalarını görünce biraz ürkmüştüm. Tozlanmış, sararmış, yıpranmış ve eksik gazete sayfalarının o bayatlamış kokusuna en fazla on dakika dayanabiliyorum. Dönüp biraz nefes alıyor sonra tekrar gazetelere bakıyorum. Gripinin, Murat arabaların gazetelerdeki boy boy reklamlarını da görmüş oluyorum böylece. Bu tempoda zor bitecek liste. Bir defada üç aylık arşiv geliyor, tek başıma bakayım derken mesai doluyor.

Bir sonraki gelişim de en erken bir hafta sürüyor. Daha onlarca gazete ve dergi var. Yine Şeref’i alıyorum bir sonraki gelişimde yanıma. Üç o, üç ben hızla tarıyoruz. Bazen aynı gün ikişer defa kaynak talebinde bulunuyoruz. Çalışma koşar adım ilerliyor. Tabi Ankara’da böyle. Gaziantep’te de Reşit Hoca sağa sola ulaşmaya çalışıyor, çevresinden ricalarla kaynak teminine çalışıyor vs. Böylelikle ulaşabileceğimiz birçok şeye ulaştık. Bu arada yeni şeyler yazılıp çiziliyor. Onları da bir yandan ulaştırmaya çalışıyorum. Derken Reşit Hoca oturup yazmaya başlıyor. Tuttuğu notları bir araya getiriyor. Kitapta kullanılacak fotoğrafları seçiyoruz. Çıktılar alıp düzeltiler yapıyoruz. Eksikleri tamamlamaya, fazlalıkları ayıklamaya çalışıyoruz ve kitap bitiyor…

 

Altı yıllık emeği yayıncıya emanet ettik

Kitap yayın aşamasına geldi ve bu da ayrı bir dert tabiri caizse. İlk kez ulaşılmış onlarca belge, yüzlerce sayfalık bir çalışma, kişisel arşivler, görülmemiş fotoğraflar ve en önemlisi 6 yıllık bir emek. Gönül rahatlığıyla dosyayı emanet edecek bir yayıncı bulmak gerekiyor. Yaklaşık bir yıl süren bu yayın hazırlığı sonunda nihayet kitap basılıyor. Reşit Hoca derin bir “oh” çekiyor. Oturup çay içiyoruz. Çalışmanın düşünce aşamasından itibaren içinde olmak benim için çok önemli bir şanstı. Yepyeni yüzler, olumlu-olumsuz onlarca görüş, arşivleri tarayabilme şansı, bilinmeyenlerin yakınına varmak, kitabın hazırlanma ve basılma süreçlerine şahit olmak ve bu çalışmaya ufaktan da olsa katkıda bulunmak benim için yeni şeylerdi. Ciddiyeti, zorluğu ve sıkıcılığı bir arada görmüş olduk.

Ben İsmet Özel Şair…”  kitabının alanında hazırlanmış en ciddi, en verimli bir kaynak olduğunu gönül rahatlığı içinde ifade etmeliyim. Özellikle İsmet Özel bahsinde bilgi edinmek, araştırma yapmak, kaynak taraması hazırlamak isteyen öğrenci, öğretmen, akademisyen ve özel okur için fevkalade önemli bir çalışma. İnşallah hak ettiği ilgiyi görecek. Çünkü altı yıllık emeği görmemek olur mu dersiniz?

 

 http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=5176