Bıçağa Basar Gibi Bir mümin fotoğraf...

Bıçağa Basar Gibi Bir mümin fotoğraf...

10 ŞUBAT 2011
 
Cevat Akkanat
 
Başka yazarlar için de mümkün bir şeydir bu, daha kitaplaşmadan okuma bahtiyarlığına erdiğim eserler vardır. Bu bahtiyarlığın kendine has tadını ancak yaşayanlar bilir. Bugün, aylarca önce okuyucu karşısına çıkan, fakat benim yayınlanmadan önce okuyup himmetine nail olduğum bir kitaptan bahsedeceğim.
Bu bir şiir kitabıdır. Bıçağa Basar Gibi diye adlandırılmasında küçük bir katkımız olmuştur ki, bu bizim için bir şeref vesilesidir. Kuşkusuz, şair kitabına ad olacak bu ifadeye bir şiirinde yer vermeseydi, biz söz konusu vesileye ulaşamayacaktık. Evet, Bıçağa Basar Gibi'nin isim babalığından duyduğum kıvancı önemsiyorum.
Metin Önal Mengüşoğlu'nun bu kitabını Okur Kitaplığı yayımladı. Benim bir defa da yayınlandığı 2010 Ağustos'unda okuduğum Bıçağa Basar Gibi'yle ilgili kanaatlerimi (Yayınlanmadan önce bile hakkında bir şeyler yazma imkânım olduğu halde) okuyucularımla paylaşmakta gecikmem merak edilebilir. Bakın bu merakınızı gidereyim. İstedim ki, her bakımdan piyasadaki şiir ortalamasının çok üstünde bir yerlerde mevzilenmiş olan bu kitap, önce kendiliğinden, geniş bir şair-yazar kitlesi tarafından fark edilsin, konuşulsun, tartışılsın... Olmadı. Bıçağa Basar Gibi, başarılı bir çıkış yapan ve bunu bir ödülle perçinleştiren bir yayınevinden çıktığı halde, bir haber portalında (haberkültür) değerbilir genç bir arkadaşın (Mustafa Celep) değerlendirme metni dışında, malûl edebiyat dünyasının gündemine dahi gelmedi. Hal böyleyken, anlı şanlı bir takım şiir yıllıklarının '2010'da yayınlanan şiir kitapları' listesine dahi kabul edilmemesinden yakınmak da boşuna! Velhasıl, bu kitapla ilgili dikkatleri çekmek bahsinde şans tanıdığım kalem sahipleri, 'emaneti' geri iade etti!
Tam da bu noktada, Bıçağa Basar Gibi'nin şiir okuru indindeki yüksek kabul görürlüğüne temas etmeliyiz. Bu yüksek ilgi, kim bilir, yakında ikinci bir baskıyla karşımıza çıkaracak Bıçağa Basar Gibi'yi. Kitabın, 'okur'la 'yazar' nazarındaki bu tezat duruşu, tahminim odur ki, şairinin her bakımdan harbî (hilesiz, net) duruşundan kaynaklanıyor. Bu duruşun hangi ilişki ağlarının dışına tekabül ettiğini bilen bilir. Doğrusu, ne iyi edebiyatın ne de iyi edebiyatçının tuzak dolu bu ağlarla işi olmadığını da biliriz. Bıçağa Basar Gibi'nin okur ile ülfeti işte bu yüzden daha bir manidar...
Eserin çevre ve çerçeve ile ilişkilerine dair sözlerimizi hitama erdirip kitabın kapağını açmanın zamanı geldi. Mengüşoğlu'nun bu eserinde 1998-2008 yılları arasında yazılmış 26 şiir yer alıyor. Bu şiirlerin sadece birisinin 2008, bir kaçının 2006 yılına ait olduğunu, geri kalanlarının 1998-2003 yılları arasında yoğunlaştığını söylersek, önümüzdeki yakın gelecekte şairden yeni şiir kitapları beklemekte olduğumuzu ifade etmiş oluruz.
Biliyorum, Bıçağa Basar Gibi'yi eline alanların favori şiiri, 85 sayfalık kitabın ortalarında bir yerde (s. 48-52) bulunan "Son Ali" olacaktır.  Hemen belirtelim, "Cenin mülteci kampında" ölüme yürüyen kalaycı çırağı Ali'nin ağzından yazılan bu şiiri, biz de çok seviyoruz ve mümkün edebî mahfillerde muhataplarımızla paylaşıyoruz.
Fakat, benim bu kitapta sizlere tavsiye edeceğim başka şiirler de olacak. Ama gelin bunları söz konusu şiirlerden iktibaslar yaparak dile getirelim.
İşte "Sözün Serüveni"nden bir bölüm: "Kaç gündür sokaklardasın, dükkanlar/Kadın müşterilerle terliyor/Baktın ki ticaret ilerliyor/Fikrini toparla, çarşıya fırlat" (s. 10)
Şu da "Kalbimi Setreden Oyun"dan: "İşte bak, buğday; Konya ovasından/Malatyalı Fahri imzalı türkü/Necip Fazıl öleli on beş yıl/On beş yıl, tarih değildir çünkü" (s 13)
Ya "Seda" şiirine ne demeli? "Ölüm tarihi on yedi Ağustos" olan "Seda"lara ithaf edilmiş bu şiiri nasıl okumalı? "Say ki dünyayı boynundan attın/Örtüne solmayan renkler kattın/Öldün ama ardındaki çakallara/Muhteşem bir istihza fırlattın" (s. 26)
Burada söylemeden geçemeyeceğim bir başka husus, Bıçağa Basar Gibi'deki "Yollarda Bir Adam", "Su Kıyısındaki Adam", "Öpüyorum Türküleri", "Keklik Bizden Uzaklaştı I, II" gibi şiirleri ayrı bir kategoride değerlendiriyor ve bunları okurken, şairin "Metin"liğine bir kez daha hayran kalıyorum. Bu şiirlerin ikisinden iki dörtlük almak istiyorum: "Bak, buradan şehir ne kadar ferah/Uçuyor taze kabirlerin ince tozu/Unutursan alışırsın, unutma/Her ısıda erimez Kudret Buzu." (s. 37) "Haydi bize bir türkü söyle oğlum/Soyu tükenen keklikler üstüne/Gittin diye mi seni fark ettik/Yoksa dünya yine mi aldattı bizi" (s. 40)
Bıçağa Basar Gibi'den son bir alıntı yapacağım. "Horata" adlı şiirinde şöyle diyor şair:
"Güneşi seviyorum, gölgemle aram açık.
Nazarımın dehşeti demir dağları yıkar.
Dokunmadan tanırım, nedir sağlam ve kırık,
Gözleri ince ayar, mümin fotoğrafım var."
Bıçağa Basar Gibi, işte bu "mümin fotoğraf"ın bir aksi, yankısı...
 
http://www.milligazete.com.tr/makale/bicaga-basar-gibi-bir-mumin-fotograf-190522.htm