Bizi Hikayesine İnandıran Yazar

Bizi Hikayesine İnandıran Yazar

10 Ocak 2011                                                      

 

Cihan Aktaş

 

Nermin Tenekeci’nin Kasım 2010’da Okur Kitaplığı tarafından yayınlanan kitabı “Yoksa”da hikaye kişileri gibi olaylar da her türlü sürprize hazır olmaktan ileri gelen bir dayanıklılık içinde görünüyorlar.

Duyarlığı toplumun eteklerindeki dalgalanmalara, öyle kolaylıkla görülmeyen ve gösterilmeyen mekânlara ve insanlara, girift olayları gerçekleştiren saiklerin dokusuna yönelmiş bir hikayeci, Tenekeci. Hikayelerindeki zenginlik edebiyattan ve popüler kültürden olduğu kadar gündelik hayattan da besleniyor. Şehir hayatında tutunmaya çalışan işçi kızlar, gurbetçiler, lümpen delikanlılar, sekreterler, define avcıları, temizlikçi kadınlar, sanatçılar, hayallerinin peşinden sürüklenirken parçalanan işsiz genç adamlar, davasına uzak düşmüş eski devrimci işadamları… Konular ve kişiler geçmişle bugün arasında gidip gelirken sayısız tuvale dokunuyor ve irili ufaklı desenler nakşediyorlar. Karakterler sıkıntılı, sorunlu, bununla birlikte masumiyetlerine inanç duyan, güçlerini de buradan alan insanlar. Kimileri de sanki kötü olmak istememiş de hasbelkader kötülüğe bulaşmıştır.

Tenekeci sahici bir hikayeci kumaşına sahip bir yazar. Göz ardı edilen ya da yüzeysel bir alımlamayla bilinen türlü hayatları ince dokunuşlarla, çapraz örgülerle birbirinin içinden geçirerek, bir cümleyle bir anıştırmayla ortak bir zemine çekerken, hayatın hızlı çarkının içinde bir kez daha unutuluşa terk edilmekten alıkoyuyor. İsabetli bir şekilde seçilen kelimelerle devleşiyor gölgedeki yolcu ve unutuşa hazırlanan da terkettiği için yıkıma uğrayan kadar anlayışı hakettiğine inandırıyor.

Tanır gibi oluyoruz hikayelerde beliren her bir kahramanı, sadece bir cümleden ibaret görünüşüyle de olsa…

“Yaşından çok önce kocamış çürük dişli bir küçük adam” olarak tasvir edilen Müşerref’in öyle sebebi anlaşılmadan vurularak ölüp gitmesi ve böylelikle “bir ucuz hayatın“ yaydığı sessiz çığlıkların iç dünyalarında depremlere yol açması; hayata yeniden başlamayı beceremeyen Gülsevin’in işle çocuğu arasında bölünen zamanın baskısına ancak onu bölmelere ayırarak katlanması; evliliği sigara, radyo ve televizyon dizilerinden ibaret sayarak hayatla uzlaşan Melahat Abla’nın bu düzenden bir zorunlulukla kopuşunun mahallede yankılanan sesleri… Asırlar sonra bile uzak bir beldenin sisli istasyonlarında göz önünde belirecek gurbet kızları; kaçan, uzakta duran, bir daktilo kızın peşine takılıp başka bir hayata yerleşen babaların ağır gölgesi yüzünden hayatla baş edemeyen genç adamlar; James Deanvari kısılmış gözlerle dünyayı fethe çıkan kasabalı delikanlılar; arkasında büyük umut ve yeşil vadiler bırakırken ilerisini görmekte zorlanan, yine de kalender bir duyguyla planlar kurmaya devam eden kent düşkünleri, Tenekeci’nin anlatımında zamanın kara deliklerinden sıyrılarak bir zamanlar nasıl da var olduklarını ve bu varlığı sürdüreceklerini bildiriyorlar.

Pek çok hikaye Orhan Kemal ve Mustafa Kutlu kahramanlarının harbiliği ve samimiyetini çağrıştıran ifadeleriyle bir açıdan her şeyin göz önünde yaşandığı, bir bakıma ise karanlık mağaraların ucunu bucağını kapladığı bir mahalle derinliği sunuyor. Bazen “Herkes Nerede”de olduğu gibi bir haberle yarım asrı aşkın bir mazinin  bastırılmış sahneleri arka arkaya sökün ediyor.  Feyza Hepçilingirler hikayelerini çağrıştıran bir kesinlikle kurcalıyor konunun içyüzünü yazar, kahramanı zora sokma, okuyucuyu da kaygılandırma pahasına. “Dört-Sıfır”, “Koş Maradona Koş” gibi hikayelerde olduğu üzere dil ve anlatım, sokağın (ve kendi başına kalmış çocuğun veya benliği hiç terk etmeyen çocukluğun) seslerine kulak verirken, kadınsı bir duyarlığı yansıtan yakalamalarla Füruzan’ı  hatırlatıyor.

Buna karşılık genel geçer anlamda kadınsı sayılan bir dilin içinde yazdığı söylenemez Tenekeci’nin. Onun hikayelerinde kadın dünyasını ortaya koyan, o dünyaya özgü türlü renkler, jestler ve umutla yeis, geçmişle gelecek arasında salınan sesler.

Keskin gözlem gücü, akıcı dili, sağlam kurgusuyla kaleme aldığı hikayelerini edebiyat tutkunlarıyla paylaşmaya devam etmesini dilediğim bir yazar, Tenekeci. Hikayesi sınırları içine sımsıkı yerleşmiş gibi sağlam, yine de farklı mecralarda seyretmesine şaşırmayacağımız kadar köklerine güvenli…

Okur Kitaplığı

Nermin Tenekeci’nin ilk hikaye kitabı “Yoksa”yı edebiyat dünyasına kazandıran Okur Kitaplığı,  yetenekli genç yazarlara sunduğu destekle kutlanmayı hak ediyor. Yayınevi’nin yayın koordinatörü şair Ünsal Ünlü, insanın gönlünün zenginliğiyle ve kelimelere duyduğu sevgiyle olumsuz koşulları nasıl da değiştireceğinin bir örneği olmalı, yayın dünyasında.

[email protected]

 

http://www.taraf.com.tr/cihan-aktas/makale-bizi-hikayesine-inandiran-yazar.htm