Bu 'Sessiz Harfler'in Bediüzzaman'ı Eksik

Bu

  Sessiz Harfler’i okurken, içimde bir belirip bir yok olan o büyük hüznün yerini bir süre sonra kırgınlık alıyor. Son yaprağa kadar bir ismi, bir işareti, bir nefesi beklediğimi hissediyorum..

 07 Mart 2013

 

Cemal Şakar’ın yayına hazırladığı, Okur Kitaplığı’ndan çıkan Sessiz Harfler’i okuyorum. Harf Devrimi’nin -meşhur tabirle-  “halkı bir gecede cahil bırakma” serüvenine bir öyküden diğerine sıçrayarak ivedilikle dâhil oluyorum. Aynı acının, aynı hasretin kanattığı kalplerin, edebiyatın o insanı eşitleyen “etki” ve “anlam” çekirdeğinde harf harf filizlenişine şahit oluyorum. Harfin sahibi olmak ile anlamı olmak arasında verilen mücadeleyi yeni nesle ancak bu yolla aktararak “diriltici” bir adım atılabilirdi.

İstediğimiz kadar harf devrimini anlatalım, tarih sayfalarına gençleri çekmeye çalışalım; tandır başında babasının kitaplarını gözyaşları ile tasnif ederek yakan bir kadının hizasına ancak bir öykü ile gelebiliriz.

Önünde sürekli açılıp kapanan kuyuların olduğu bir nesli yanlış sezişin, kusurlu düşünüşün içinden çekip çıkarmak ve Kur’an harflerinin içinde rehabilite etmek hep başlıca derdimiz olmuştur. Lakin “test” ve “yarış” dağında mahsur kalmış çocuklara ‘bir harfin kutsiyetini’ bir ulak gibi ulaştırmak ancak edebiyatın sırlı aynası sayesinde mümkündür belki de.

Sessiz Harfler’in kayıp harfi

Diğer yandan Sessiz Harfler’i okurken, içimde bir belirip bir yok olan o büyük hüznün yerini bir süre sonra kırgınlık alıyor. Son yaprağa kadar bir ismi, bir işareti, bir nefesi beklediğimi hissediyorum. Son yaprağı da okuyup kitap bitince bir öykünün eksikliğini hissediyorum. Kitaba, öykülere yeniden göz gezdiriyorum ama evet, aradığım öykü yok kitapta. Neden yok diyemiyorum. Sadece kalemimden şunlar dökülüyor:

Siz yine diğer tarafa düştünüz Üstad Said Nursi. Haritanın da, harflerin de, hüzünlerin de diğer tarafına… Harf devriminden sonra bile, buna tepki olarak 1956 yılına kadar sadece Arap harfleri ile yazmaya/yazdırmaya devam ettiniz. Sürgünde hapiste, tarafken muhalifken… Latin harfleri ile aranıza mesafe koydunuz. Tavrınız bilinsin istediniz. Latince harflere müsaadeniz “zaruret miktarınca” idi. Yani talebelerinizin değil, küfür ve komünizm ile boğuşan diğer insanların imdadına yetişsin diye izin verdiniz risalelerin Latin harfler ile basımına. Harf devriminin deviremediği eserler kaleme aldınız.

Kur’an harfleri kuyulara gömülüp tandırlarda yakılırken, siz asırlar sonrasına ulaşacak bir tefekkür elifba’sı telif ettiniz. “yaz kardeşim” dediğiniz kim varsa bir “be” tevazusu, bir “elif” onuru ile divitini batırdı mürekkebe… Hapishanelerden umuma satır satır nakşedildi iman hakikatleri… Kitaplarınız tek tek toplattırılırken siz koğuşlarda yazmaya ve yazdırmaya devam ettiniz. Mesela, tek bir harfe dahi tahammül edilemeyen o günlerde, mahkumların içip kenara attıkları sigara kağıtlarına birer ikişer satır yazdırıp dışarıya göndererek Meyve Risalesi’ni tamamladınız.

Üstad Bediüzzaman hazretleri, sizin hassasiyetinizi bir vasiyet kabul edip harf devriminden bu yana bıkmadan usanmadan Osmanlıca nüshalarından Risale-i Nur’ları okumaya ve yazmaya devam eden talebeleriniz kendi sessiz öykülerini yaşamaya devam ettiler, ediyorlar. Her yerde beliren “elif”lere inat, noktasını altına alıp tevazu ile kırılan “be” harfi gibidir onların her biri… Devrimden bu yana Kuran harflerine/Osmanlıcaya sadık kalarak sürekli akan, pıhtılaşmadan kalabilen tek damarımız belki de sizin canınız pahasına kaleme aldığınız bu risalelerdir.

Ruhunuz da sessiz harfleriniz de şad olsun…

 

Ayşegül Genç

http://www.dunyabizim.com/Manset/12647/bu-sessiz-harflerin-bediuzzamani-eksik.html