'Çağımızın Tanıkları' Üzerine

 22.01.2014

ÇAĞIN TANIKLARI

Dünya üzerinde iz bırakmak büyük bir güç ve büyük bir çabayla mümkündür.  Bu iz ve nişanı bırakanlar büyük bir çaba sarf etmiş olacaklardır ki bıraktıkları izler tarihin tozlu sayfaları arasında kalmadan, ışıl ışıl parlamaya kimi zaman yol göstermeye, kimi zaman sorunları çözmeye, kimi zaman da bize kendimizi anlatmaya devam eder.

Aliya’nın sesini duyurur Aktaş, Balkanların türküsünü dinler gibi gelir bu bize. Aliya’nın sadece bir yönetici olmadığını onun ayrıca bir kral, hem de kadim bilgelik sıfatına sahip bir kral olduğunu belirtir. Avrupa’dan Anadolu’ya açılan kapıların Bosna’dan başladığı gerçeği bizlere Aliya’nın bir sancaktar olduğunu da gösterir. Çünkü o sadece sınırlarında yönetimi yürüten bir kral değil, bir savaşçı demek de eksik kalır, o ayrıca Batı düşünce sistemine eleştirel bir bakış ile bakıp Batı’dan İslam’a doğru gelen bilgi ve düşünce biçimseline de bir süzgeç getirir. Aktaş bunu şu şekilde ifade eder “Aliya’nın en büyük cehdi ise, Bosna’nın kurtuluşu, bağımsızlığı ve özgürlüğü için verdiği “siyasal” mücadeleden önce, “Doğu ve Batı Arasında İslam” adlı, derin çözümlemeler ve bilgeliklerle dolu tespitleri içeren bir kitabı yazmış olmasıdır. Bosna’nın kurtuluşu için gençlik yıllarından itibaren defalarca cezaevine girer ama her seferinde mücadelesine bıraktığı yerden devam eder. Bu mücadelesüreci içerisinde zaman zaman askeri kıyafetler giyse ve bağımsızlık sonrası sürecinin salimen geçirilmesi için bir süre siyasi liderlik de yapsa, o, son tahlilde nebevi mücadele geleneğine uygun bir bir “sivil” mücahid/mücadele adamı’dır. Dolayısıyla onun açısından kurtuluş, siyasal bir kurtuluş olmaktan öte, nihai anlamdaki bir “insanî” kurtuluş, selamet ve özgürleşme; bir insan olarak, jeneriksel bir anlama sahip olan anlam arayışımızın ve bir anlamlar dünyasına ait oluşumuzun nihai kavrayışına, adanışına ve özgürlüğüne kavuşmasıdır”.

 Cemil Meriç için tam da düşünce adamı tanımına uyan bir yaşam şekli olan Aliya, Meriç’in ifadesiyle “Düşünce adamı bir zümrenin emir kulu değildir. Hiçbir merkezden talimat almaz. Bir partiye bağlı olmayabilir. Ama tarihe angajedir. Yani vatandaş olarak vazifeleri vardır: Belli savaşları kabul etmesi, belli tehlikeleri göze alması lazımdır. Bir devrin şuuru olmak zorundadır o.” Bir devrin, bir çağın şuuru, tanığı olmak zorundadır bu yüzden Aliya ve bunu da çok iyi bir biçimde yerine getirmiştir.  Ümit Aktaş’ da kitabına “Çağımızın Tanıkları” demesi düşünce adamının çağına şahitlik etmesinden dolayıdır. Bu minvalde

  • Roger Garaudy
  • Ali Şeriati
  • Seyyid Kutup
  • Mevdudi
  • Humeyni
  • Lev Tolstoy
  • Gandi
  • Nazım Hikmet
  • Mehmet Akif Ersoy
  • İsmet Özel
  • İbni Haldun
  • Karl Marx bu bağlamda eserde anlatılan ve kıyaslanarak aktarılan isimler arasında sayılabilir.

Tüm bu isimler hem çağa tanıklık ederken hem de çağa izlerini bırakarak düşünceleriyle, eylemci kişilikleriyle isimlerini tarihe yazmışlardır. Ümit AKTAŞ’da bu isimlerin ortaya koydukları eserlerini tahlil ederek bir nevi portre yazısı olarak okuyuculara aktarmıştır.

Çağımızın Tanıkları

Ümit Aktaş

Okur Kitaplığı

176 s.

Bilal Can

Kaynak: http://www.on5yirmi5.com/yazar/bilal-can/147793/cagin-taniklari.html