Daha Bu Hüzünlerin Mesnevisi Yazılmadı

Daha Bu Hüzünlerin Mesnevisi Yazılmadı

 Geroli Dursun Ali, son deminde köye dönmüş, eş-dost akraba içinde ölümü ve defni mümkün olmuştu. Bizim döneceğimiz bir adresimiz de kalmadı. Mustafa Everdi, Dursun Ali Sazkaya’nın 'Farzet ki Dönemedim' kitabı üzerine yazdı..  

17 Nisan 2014 Perşembe

Gurbet, pastane, Çamlı-Hemşin iç içe geçmiş kelimeler. Dursun Ali Sazkaya’nın Farzet ki Dönemedim - Kaçkarlara Sığmayan Hayatlar kitabını okuyunca “bir Laz neden/nasıl İslamcı olur? Bunun diyalektik nedenleri var mı? Tesadüfler mi insanlara siyasal yerini seçtirir? İnsan bir yere gelir, sonra buraya uygun bir hakikat mi seçer?” soruları zihnimde dönüp duruyor. Her zaman aklı başında, soğukkanlı, altını çizerek kitaplar okurum, notlar alarak. Sazkaya’nın kitabını ağlamaktan zor okuyorum. Gözyaşlarım kitap boyunca her sayfaya iz bıraktı. Sazkaya’nın bizim yüreğimize iz bıraktığı gibi. Yaşlılık alameti mi diye kendime bakıyorum. Yok. Herkeste aynı etkiyi yapıyormuş. Güzel ve büyük şair İlhami Çiçek’in söylediği gibi: “Yalnızca hüznü vardır; kalbi olanın!”

Çamlıhemşini Kaçkarlar'ın bağrında Fırtına deresinde bir belde. Sakinleri Çarlık zamanında Rusya’ya gidip çalışıp para kazanıp dönüyor Çamlıhemşin’e. Bugün de aynı göç devam ediyor; bu kez kuzeye değil, batıya, hep batıya. Genellikle pastane, fırıncılık, kafe işletmesi. İncelmiş zevklerin, tevarüs etmemiş aristokratik zevklerin seçkin bir statü kazandırarak işlettikleri işletmeler. Eskiden para kazanan, geri dönmek için para biriktirirdi. Bugün herkes bulunduğu yerde daha iyi şartlara sahip olmak için. O zamanlar; Osmanlı ve Rus Çarlık döneminde para kazanıp dönenler, köşkler, evler yaptırıyorlar Hemşin’e. Durumları iyi ve sahip oldukları genellikle Lazlardan çok daha zengin bir hayat getiriyor. Bir palto için, yalıncak bir don için bekleyen çocukların karşısında nispet yapar gibi bir refah yaşıyorlar.

Halkın çocukları genel bütçeden hisselerini alamayınca İslamcı olur

Cumhuriyet döneminde mütegallibe sınıfı olarak CHP’nin, yüksek bürokratların yanında yöneticilerle bir aradalar. Geriye Lazlara kalan ise muhalefettir, Demokrat Parti'dir ve imam-hatip lisesidir. Çamlıhemşin’in seçkinlerinin kızları için bir Laz’la evlenmek aşağı bir sınıfa gelin gitmek gibi. Zorunlu olmayınca zaten bu mümkün değil.

Bir sızı gibi çocukluğundaki travmaların, mutlulukların, sevinçlerin, çoğaltılan birlikteliklerin incelikli duyarlı bir gönle çevirdiği Dursun Ali Sazkaya’nın babaannesi Hemşin seçkini, dedesi Lazdır. “Rahmetli dedem, hayatı boyunca hep yalnız yaşamıştı. Rahmetli babaannemle hiç anlaşamazlar, sürekli kavga ederlerdi. Bir kere kültür farkı vardı aralarında çünkü karısı Hemşinliydi. Lazlarda gelin olmak bir Hemşinli için kadersizlikle eşdeğer bir durumdur. Kolayına Lazlara kız vermez Hemşinliler. Babaannem de zaten gönül rızasıyla varmamıştı ona. Kaçırılmıştı.” (S.31)

Bu fay kırığında Laz çocukları imam-hatibe gider, Hemşinliler düz liseye. Okullar arası maç olur, bütün bürokratlar, kasaba ileri gelenleri düz liselileri tutar. Çünkü onlar Hemşinlilerin çocukları. Anadolu çocukları gibi Kaçkarların çocukları bu hırsla bilenir, her maçı kazanır, her münazarada, bilgi yarışmasında birinci olur. Kemalist, CHP’li olmak önceden rezerve edilmiş kişilerle doldurulunca, halkın çocukları genel bütçeden hisselerini alamayınca İslamcı olur; kitap okur, felsefe yapar ve kendine, ülkesine, evrene dair sıkıştığı alanları genişleten engin muhayyile sahibi olur.

Dursun Ali Sazkaya; muzdarip bir gönül. Kırgın bir dil. Öfke haykırır, kırılganlık sızıldar. Kitap Rusya’ya gidip gelenleri, gelemeyen Hasan’ın derin trajedisini ve bütün Lazların idolü Geroli Dursun Ali’nin menkıbelerini anlatır. Neredeyse, roman, film olacak, dizi olacak ve unutulan bütün hüzünlerimizi dillendiren bir anlatı olarak gözyaşlarımızın eşliğinde yüreğimize doğru yol bulacak.

Gurbet, insanı tutunmaya zorlayan bir sırat köprüsü

Anadolu tarihindeki bütün göçlerin, karmaşanın, yer değiştirmelerin toplamından fazla bir göçü son 30-40 yılda gerçekleştirdi Türkiye. Köyler, kasabalar boşaldı, güzel evler harabeye döndü. Tenhalığın içinde bütün değerlerimiz, güzellikler, çevreye uyumlu yerleşim yerleri, yaşanılası mimari kaderine terk edildi. Kitabın kahramanı Geroli Dursun Ali, son deminde köye dönmüş, eş-dost akraba içinde ölümü ve defni mümkün olmuştu. Bizim döneceğimiz bir adresimiz de kalmadı. Belki kırık dökük hatıralar, çocukluğumuzdan kalan belli belirsiz anılar.

Hayatı boyunca iki şeye tutunarak hayatını anlamlı hale getiren babaannelerimiz; “inekleri ve biz torunları” ile bizden zengin, önemli şeylere emek harcamışlardı. Bizim çabamız nedir; çattığımız hangi güzellikler? Dursun Ali; bu acıyla geçmişte kalan “yaşanmışlıklar boğuluyor, anılar ağlaşıyor, elbiseler sahipleri için yas tutuyor.” (S.78) diyor.

Gurbet, insanı tutunmaya zorlayan bir sırat köprüsü. Geçeceksin, geride kalanları dikkate almayarak ve buna bir damla gözyaşı dökmeden. Dursun Ali Sazkaya, bu vefasızlıktan uzak, geçmişe, hatıralara, doğaya, anılara, dedelerimize, Lazlığa, yerel kültürlerin ülkemize ve hayatımıza kattığı zenginliklerin ardına düşüyor.

Böyle yaralı, kırılgan ve coşkun bir gönlün hissettiklerini bizimle paylaşması majestik bir duruş. Farz et ki dönemeyenler içimizde ince bir sızı olur ve Hasan gibi limanda bir gemiden kıyıya sızan tulumla çalınan Rize havası olur. Bütün çocukluklar dile gelir, dönemeyenler acıların büyüklüğünü idrak eder ve bir han köşesinde bedbaht ölür. Bekleyen annelerin bütün umudunu boşa çıkararak.

Sanki hepimizin derdini evrene haykıran bir ah’tır ve bu ahın altında ne gökkuşağı, nesiller, acılar, sevinçler yaşayıp öykülerini zihinlere kazıyıp geçip gitmişlerdir.

Kitabı okuyunca anlıyorsunuz ki öykülerimiz kadim bir hüzünden bugüne sızanlar. Daha bu hüzünlerin mesnevisi yazılmadı, romanı… Dursun Ali Sazkaya bir yerinden başlamış bu mesneviye. Devamı bütün beklentilerimizi umutlu bir intizara zorluyor. İçimizden biri bizim mesnevimizi yazmaya niyetlenmiş. Allah kolaylık versin ve bizlere dayanacak kalp.

 

Mustafa Everdi yazdı


Kaynak: http://www.dunyabizim.com/Manset/16604/daha-bu-huzunlerin-mesnevisi-yazilmadi.html