DÖNEMEDİĞİMİZ ÇOCUKLUĞUN ŞARKISINI YAZDI

DÖNEMEDİĞİMİZ ÇOCUKLUĞUN ŞARKISINI YAZDI

Dursun Ali Sazkaya, 'Geceleyin Bir Yolcu' ile içimizdeki fırtınaların izini sürüyor. Mustafa Everdi yazdı..

22 Aralık 2014

Tabiatın, gerçeğin, hayatın koynundan modern zamanlara, şehirlere, ruhumuzu yaralayan mekânlara, saçma siyasi tartışmalara maruz kaldığımızda içimize doğru bir koşuya geçeriz. Amok koşucusu gibi.

Hayatımız boşunalık üzerine bir yürüyüş, iç dünyamız Doğunun ve Batının kırk ambarı. Bu çelişkilerden bilinçler yaralanmaz mı? Doğmaz mı ruhsal fırtınalar? Herşey öngörülemeyen bir kaosa varır dayanır.

Dursun Ali Sazkaya, Geceleyin Bir Yolcu ile içimizdeki fırtınaların izini sürüyor. Biz insanı sever, ruhsal durumunu bilmeyiz. Merak etmeyiz. Özellikle kendi iç dünyamızı, bilinçaltını hiç. Kendimize bile itiraf etmekten korkar, hayatı yaşamaya vesile olan her insani duyguyu bastırırız. Hayatımız böyle geçer. Bu nedenle her birimiz yarım sayılırız. Atıl bir şekilde yaşarız hayatlarımızı. Dursun Ali Sazkaya, yarım kalan acıların, üzüntülerin, ukdelerin, zaafların, üstünlüklerin, insanı tamamlayan hikmetin ardına düşüyor bu kitapla. Çocukluğun altın çağına. Çocuk korkularının, cinlerinin bile önemini anlıyor. Büyüyünce, ­yaşlanınca yani­ muhayyilesindeki dünyaların inşasına soyunuyor. Bilimsel bir tanımla yan yana.

Geriye dönüş, hayatı yeniden kurabilme arzusu

Geceleyin Bir Yolcu romanı baştan sona bir kişinin ruhsal durumunun şiiri. Bizim cenahta yazılan ilk psikolojik roman belki de. Belki bu halimize ilk adımı atma cesareti. Hayatımız bir roman ama yazılmamış, yazılamayan. Dursun Ali Sazkaya yazmaya niyetli. Niyeti her satırda öfke, nefret, merhamet, sevgi, tiksinme, hayranlık, korku, yüzleşme, hesaplaşma ve muhakeme olarak satırlara düşüyor. Üzerinde çok az düşündüğümüz hayatımız, düşüncelerimiz, siyasi görüşlerimiz, şehir hayatı, eğitim, ulaşım, satırlar boyu irdelenmekten kurtulamaz. Eleştiri ile yazarın keskin dilinden. Yazar, bizler gibi ve bu hayatı yaşayan şehir zindanlarında kıstırılmış hayatlara mahkum olan herkes gibi biriktirdikleriyle insandır. Onunla tamamlanır ve tanımlanır. Hep gelecek yok ufkumuzda. Geriye dönüş, hayatı yeniden kurabilme arzusu. Bunalınca, metropoller püskürtünce ruhlarımızı, asr­ı saadet olur çocukluğumuz. Kaçış belki de.

Çamlıhemşin yaylalarına kulak vermek zorundayız

İç dünyasında hesap verebildiği kadar büyüktür aydın. Eylemlerimiz bir ölçüye bağlı değil. Modern hayat karşısında ne korunaklı bir mevkiimiz ne de silahımız var. Bu yüzden cezaevine girmemiz, hücrelere atılmamız, sımsıcak kelimelerin boğazımızda kalması, evimizin olmadık köşelerinin tecessüs içindeki komşular tarafından aranması bu yüzden. Bir ihtişamla iktidarın en yüksek katlarına çıkmamız ne kadar hızlı ve hazmedilmemiş. Vefasız ilan edilen rüyalardan bir roman çıksaydı eğer Geceleyin Bir Yolcu olurdu. Ordu gecelerinde “Paris Geceleri” seyretmez, yaylaların soğuk suyuna, annelerimizin asil südüne kolaların asidini karıştırmazdık. Bu yüzden yaralıyız, bu yüzden kalp ağrısı çekiyoruz ve hicran içindeyiz.

Okur Kitaplığı’ndan çıkan bu roman gereksiz siyasi aidiyetler üzerinden tartışmalara yer verse de güncelden bağımsız bir bilinç inşa etmek zor. Mazur bir yönüyle. Yazar kültürel havzasını romana kattıkça kendimizle özdeşlik kurabiliriz. Hayatın kendisinden hayatın anlamı daha tercih edilendir. Bir hikayeniz yoksa hayatınız da yoktur. Anlatılan senin hikayendir. Okuyucu kendisinden, hayatından çok şeyler bulacak romanda. Bu nedenle Çamlıhemşin yaylalarına, ölen/yaşayan kardeşlerimizin çağrısına kulak vermek zorundayız. Yoksa hayatımız gürültülü bir sağırlıkla geçecek. Dursun Ali Sazkaya bu gürültüye bir anlam katıyor? sesimiz oluyor. Sesi sadece Lazların, İslamcıların değil, dönemediğimiz çocukluğun şarkısı oluyor. Belki Türkiye’nin de olur, bir gün kimbilir.

Mustafa Everdi yazdı

Kaynak: http://www.dunyabizim.com/Manset/18990/donemedigimiz­cocuklugun­sarkisini­yazdi.html