EDEBİYATIN İŞLEVSELLİĞİ VE ROMAN

EDEBİYATIN İŞLEVSELLİĞİ VE ROMAN

 Hasan Öztürk’ün Aynadaki Rüya adlı kitabı, kısmen edebiyat tarihi çalışmalarına yaslansa da edebiyat sosyolojisinin, siyasi meselelerin, toplumsal arka plana sahip romanların incelendiği bir eser.

01.04.2013

YAKUP ÖZTÜRK

 

Edebiyat türleri arasında romanın sürdüğü iktidar, eleştiri kitaplarının yayın çizgilerini de belirli ölçüde tayin eder oldu. Şiirin geri çekilmesi tartışmalarından, edebiyata hikâye ile başlayıp romanda karar kılan yazarlardan, özgün tiyatro metinlerinin üretilmemesinden sıkça dem vurulduğu edebiyat ortamında romanın nicelik ve niteliği her geçen gün kendisini katladı. Günümüz edebiyat eleştirisi büyük ölçüde roman üzerinden yürüyor. Yakın zamanda Hasan Öztürk’ün Aynadaki Rüya adını verdiği, “Sesten Simgeye Geçiş Romanlar ve Romancılar” alt başlığını taşıyan kitabı yayımlandı. Romanın iktidarını kabul ederek yola çıkan kitaplardan biri. Edebiyat eleştirisi üzerine aktüel meseleleri çeşitli dergilerde kaleme alan Öztürk, Aynadaki Rüya’da romanın bahsini ettiğimiz iktidar sürecini değerlendiriyor. Daha çok çağdaş roman teorisi yorumlarını ve 1950 sonrası farklı temaları işleyen romanları ele alma yolunu tercih etmiş. Kitap, kısmen edebiyat tarihi çalışmalarına yaslansa da edebiyat sosyolojisi ve siyasi meselelerin, toplumsal arka plana sahip romanların incelenmesinden oluşuyor.

 

Yazının izinde yürüyebilmek’

Aynadaki Rüya okurluk süreci, bir yazarın yazı ile olan irtibatı, yazmanın halleri ve gerekliliği üzerine birtakım yorumların ele alındığı, yazarının kalem ile olan serüveninden içlenmeleri yansıtan bir yazı ile açılıyor. “Yazının izinde yürüyebilme” cesareti üzerine kurulan bu giriş yazısında, “Kaçımız ‘benim çocuğum yazar olacak’ diyen aile büyüklerinin elinde büyüme şansı edinebildik? O halde yazmayı yazarak öğrenmeliyiz, gidenlerin ustalığından ve kalanların rehberliğinden yararlanarak.” deniliyor. Hasan Öztürk’e kitap boyunca hem günümüzden hem geçmiş zamanlardan büyük kalemler arkadaşlık ediyor. Eleştiride de, romanda da...

    Kitabın ilk denemesi “Edebiyat ve Değer” adını taşıyor. Hasan Öztürk, burada edebiyat sosyolojisinin sınırlarına dâhil olarak, kitabın endüstriyel bir malzeme haline gelmesiyle, okurun yönlendirilen profesyonel bir tüketiciye dönüştürüldüğü edebiyat kamuoyunda değer kavramını sorguluyor. Böylesi bir ortamda edebiyatın herhangi bir işlevini yerine getirmesinin mümkün olup olmayacağı üzerinde duruyor. Sanatın “daha iyiyi aramak” adına çıkılan bir yolculuk olduğunun iddia edildiği bu denemede Öztürk’ün vardığı durak, edebiyatın insanın ontolojik arayışlarına cevap vermesi. Rita Felski’nin Edebiyat Ne İşe Yarar kitabı, burada yazarın en büyük yardımcısı...

    Kitabın önemli denemelerinin başında “Kanon ve Estetik” geliyor. Türkiye’de özellikle Gregory Jusdanis’in kitabının çevrilmesiyle konuşulmaya başlanan kanon, bugün artık pek çok edebiyat araştırmacısının ilgi alanlarından biri. Burada da Cumhuriyet tarihinden örneklerle zenginleştirilen geniş çerçeveli bir kanon ve estetik tartışmasına yer veriliyor. Mustafa Kemal’in bizzat birtakım edebi eserler üzerinde düzeltmeler yapmasıyla kanon ve siyasal erk ilişkisinin boyutlarına kapı aralayan Öztürk, ideal vatandaşın sadece edebiyat eliyle değil, başka aktivitelerde de şekillendirildiğini ortaya koymakta.

 

Tanpınar ile Atılgan’ın yazgısı aynı mı?

Kitabın ilerleyen kısımlarında Yusuf Atılgan’ın ve Türk romanının köşe taşı eserlerinden Aylak Adam’dan söz açılıyor. Yazarın, eserin mahiyetinden söz ettikten sonra Atılgan’ın Ahmet Hamdi Tanpınar’ın öğrencisi olması dolayısıyla bu iki yazar arasında bazı benzerlikler kurmaya çalıştığını görüyoruz. Tanpınar’ın anlaşılmaması ile Yusuf Atılgan’ın edebiyattaki ilk yıllarında anlaşılmamasının bir tutulması yazarın aşırıyoruma kaçtığı örneklerden biri: “Atılgan, üniversiteden hocası Tanpınar’a hayran olmakla onunla aynı edebiyat yazgısını paylaşmış olur bir bakıma: Zamanında anlaşılamamak.” Atılgan, 1950’lerden itibaren kendisiyle aynı dili konuşan, suni bir edebiyat gündemi oluşturan varoluşçular arasında sahip çıkılan bir romancıydı. Tanpınar’ın unutturulma sebebiyle -ki varsa- Atılgan’ın unutturulma sebebinin aynı görülmesi tartışmaya açıktır. Bu denemede bir cümleyle de olsa anılan Tanpınar Festivali bahsinde, Öztürk’e katılmamak mümkün değil. Tanpınar adına bir festival düzenlenmesi bizce de kapitalizmin küçük bir numarasıdır.

    Hem dünya hem Türk edebiyatından pek çok roman ve romancının ele alındığı Aynadaki Rüya, edebiyat eleştirisi adına külliyatı zenginleştirecek, yeni okumalara kapı aralayacak bir kitap. Bazı, yorumların daha geniş bir okumaya tabi tutulması gerektiğini bir kez daha vurgulayalım ancak edebiyat, yorumdan doğan ve farklılıkların yeni anlamlara büründüğü bir sahadır. Hasan Öztürk, edebiyatın işlevselliği ve insanın benlik mücadelesi arasında edebi eserlerin kıymetine varmış bir eleştirmen. Kitabının bahtı açık olsun.

AYNADAKİ RÜYA, HASAN ÖZTÜRK, OKUR KİTAPLIĞI, 231 SAYFA, 15 TL

Bölüm: Edebiyat

Sayı: 87

http://kitapzamani.zaman.com.tr/kitapzamani/newsDetail_getNewsById.action;jsessionid=F5FD0B2F7BE56CD156F5CAD0F5641CA3.node1?newsId=8180