HARF İNKİLABININ SIZISI BU SESSİZ HARFLER'DE

HARF İNKİLABININ SIZISI BU SESSİZ HARFLER

Cemal Şakar’ın yayına hazırladığı Sessiz Harfler’in diğer can alıcı noktası ise, Harf İnkılabı’nın günümüz insanındaki karşılığının aranmasıdır.

 

11 Şubat 2013 Pazartesi

Ömer Yalçınova

Harf İnkılabı genellikle tarih, düşünce, sosyoloji veya kültür çalışmalarında konu edinilir. İnkılaplar üzerinden bir tarih yazılmaya çalışılır veya sık sık Harf İnkılabı merkeze alınarak, o dönemin siyaseti, devlet ideali, uğraşılan meseleler anlatılmaya çalışılır. Çünkü devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde görüleceği hareket Harf İnkılabı’dır.

Şimdi de Harf İnkılabı; hikayeci Cemal Şakar’ın yayına hazırladığı, içinde yirmi dört farklı hikayeciden birer hikayenin yer aldığı, Okur Kitaplığı’ndan çıkan Sessiz Harfler’de işlenmiş. İnkılabın, bir grup hikayeci tarafından, ortak bir çalışma içinde hikayeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan, orijinal bir proje. Konunun hikâyelerle işlenmesi, tarihî bir olay olarak, tarih, düşünce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip.

 

Hikâye, tarih kitaplarının taşıyamayacağı, belki de bir tarihçinin aklına bile gelmeyecek açıları, ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye çok daha elverişlidir. Harf İnkılabı’nın tarih kitaplarında yalnızca düşünsel veya döneme dair sosyal bir gerçeklik olarak değeri varken, bir hikaye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır. İnkılabın insanlar üzerindeki duygusal etkileri, inkılapla ilgili bugüne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan yönüydü. Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez. İş sanat ve edebiyata kalır.

Sessiz Harfler’deki hikâyelerin tamamı yeni

Sessiz Harfler’in ilk dikkat çekici yönü Harf İnkılabı’nın yüreklerde bıraktığı sızıyı başarıyla günümüze taşıyabilmesi, daha da önemlisi hissettirebilmesidir. Hikâyeleri okudukça meselenin yalnızca bir yürek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor: Mesele ayrıca halkın kültürel ve düşünsel dünyasında sürekli batan ve kanatan bir kıymıktır. Sessiz Harfler’deki hikâyelerin tamamı muhalif bir bakış açısıyla yazılmış. Konu daha çok acıtan, sızlatan, hatta ağlatan taraflarıyla ele alınmış. Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı, ortak bir çalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş. Bu yönüyle gayet başarılı ve önemli bir kitap.

 

Sessiz Harfler’deki hikâyelerin tamamı yeni. Yani Harf İnkılabı’yla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek, bir toplama eser meydana getirilmemiş. Günümüz hikâyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikâye yazılması istenmiş. İsabetli bir karar. Eğer Harf İnkılabı’yla ilgili yazılmış bütün hikayelere ulaşılmak istenseydi, bu çok büyük bir yekun tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi. Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli. Her şeyden önce düşünceler ve hisler canlı. Farklı hikâyecilerin farklı üslubunu, farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız. Sessiz Harfler’in diğer can alıcı noktası ise, Harf İnkılabı’nın günümüz insanındaki karşılığının aranmasıdır. “Eskiler neler söylemiş veya inkılabı nasıl karşılamış”tan ziyade, şimdi biz, düşünen ve yazan insanlar, konuyla ilgili ne söylüyoruz, nasıl düşünüyoruz, neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış.

Şapka İnkılabı, Harf İnkılabı’na kıyasla neden daha çok tepki çekti?

Yürürlüğe konulduğu dönemde, Harf İnkılabı’nın ne olduğunu, hangi anlamlara geldiğini ilim erbabı hemen anlamıştır. Harf İnkılabı’yla neler yapılmaya çalışılıyor, bunların tehlikeleri veya faydaları, ileride sebep olacağı tıkanıklıklar, gelecek kuşaklara etkisi… Örneğin herkesin dilindedir: Değil Fuzuli’yi, Refik Halit Karay’ın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz. Okuduğumuzda anlamıyoruz. Meselenin en vahim tarafı günümüzde kimsenin Fuzuli’yi veya Refik Halit Karay’ı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması. Harf İnkılabı’yla yapılmak istenen zaten bu değil miydi? Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil, okuma gereği duymasın. Onun önemsiz olduğunu sansın, geçmişe bir sünger çekilsin.

Mahir İzYılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılabı’nın Harf İnkılabı’na kıyasla neden daha çok tepki çektiğini sorar, sonra da çok iyimser bir yorumda bulunur. Ona göre dönemin okumuşu çok sayıda değildi. O yüzden halk Harf İnkılabı’nın önemini ve ileride ne tür tehlikelere yol açacağını hemen sezinleyemedi. Şapka İnkılabı ise kılık kıyafetle ilgiliydi; halkın bütün tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu. Her şeyden önce daha somut bir meseleydi. Okuma yazma bilmeyen bir halka “harfleriniz değişti” demekle, “artık şapka takacaksınız” demek aynı etkiye sahip olamazdı.

 

Acaba gerçekten öyle mi? Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor. Fakat onun yorumuna birkaç açıyı eklememiz lazım. Şapka İnkılabı 1925’te, Harf İnkılabı ise 1928’te yapıldı. Şapka İnkılabı’ndan dolayı halkın uğradığı muamele, Harf İnkılabı’na karşı tepkide bulunmasını önlemiş olabilir. Daha doğrusu halk artık inkılaplara karşı bir şey yapılamayacağını; inkılapların hız kazandığını ve bunun önüne hiç kimsenin veya hiçbir hareketin geçemeyeceğini anlamış olmalı. Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha önemli olup olmadığı değildir. Mesele inkılapların toplu bir hareket olduğu; onun önüne halktan gelecek bir müdahalenin geçemeyeceğidir. İnkılap tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir.

Harf İnkılabı bir sızı olarak kalplerde varlığını sürdürüyor

Bir dönem yalnızca Arap harfleri değil, Arapça öğretimi de yasaklanmış. Bu durumda halkın Harf İnkılabı’yla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını düşünemeyiz. Çocuğunu Kur’an-ı Kerim öğrenmesi için camiye gönderemeyen bir babayı düşünün. Mahir İz’in yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor: Şapka İnkılabı’nı Harf İnkılabı’na dönük bir hazırlık veya göz korkutma olarak değerlendirebiliriz. Tabii bu, seçeneklerden bir seçenek. Diğer bir seçenek ise; halkın Şapka İnkılabı’yla meşgul olmasını sağlayıp, ondan kat be kat mühim olan Harf İnkılabı’na yoğunlaşmasını engellemek amaçlanmış olabilir. Eğer öyleyse on ikiden vurulduğu kesin. Zira artık “eski Türkçe”nin ehemmiyetini anlayacak, hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır.

 

Sessiz Harfler’in dikkat çekmek istediği nokta da burası: Harf İnkılabı bir sızı olarak kalplerde varlığını sürdürüyor, çünkü halkta bu inkılabın yol açtığı yara tahmin edilenden de büyük. Sızı olması münasebetiyle Harf İnkılabı bir tarih, kültür faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor. Tabii ki dönemin yazarlarından inkılapları, hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir. Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir. Tarih kitaplarının ağırlığını, çıkmazlarını ve kör noktalarını kısmen de olsa taşır. Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yüklüdür. Onlarda hayal, coşku ve duyguya yer verilmemeye çalışılır. Anı yazarının temel kaygısı; geleceğe kalacak bir belge bırakma, bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir.

O yüzden Harf İnkılabı’nın millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir; hikaye, roman, piyes veya şiirler… Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karay’ı orijinalinden okuma gereği bile duymayan günümüz okuyucuları için, belki bir umut veya çıkış kapısı olarak. Meselenin önemi, dönem içinde açtığı yaralar, bunların topluma yansıması, fertlerde ve ailelerde sebep olduğu dönüşümler vs. hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif, zor ve muhataralı konular.

 

http://www.dunyabizim.com/Manset/12428/harf-inkilabinin-sizisi-bu-sessiz-harflerde.html