İlk bakışlar gibi; acemi, mahcup ve güzel – “Mutsuzluk Fotoğrafları”

İlk bakışlar gibi; acemi, mahcup ve güzel – “Mutsuzluk Fotoğrafları”

Kıymeti az da olsa bazı kitapların, bilhassa ilk kitapların yazılmayı/ değerlendirilmeyi hak ettiğini düşünürüm. Böylelikle, ikisi şiir, biri roman üç kitaptan söz açıyorum bu yazımda.

 

09.06.2010

TURAN KARATAŞ

Yeni çıkan kitapların ardından yetişmek, artık mümkün görünmüyor. Her gün onlarca yeni kitap çıkıyor raflara. Belli bir alanda yayımlanmış olanları bile görmek, almak, okumak, bir insanın imkân sınırlarını aşmış durumda. İşiniz salt bu olsa dahi olası değil. Bir taraftan da, bu ter ü taze kitaplar için bir "değerlendirme" bekleniyor. Konuyla ilgililerin, uzmanların, söz sahibi kişilerin, hatta okurların eserinin ne kıymette olduğuna dair bir "şey" demesini bekleyip duran bir müellif var geri yerde.

İnsan, çok zaman, yapıp ettiğinin nasıl olduğunu, vasatı içinde ne değer taşıdığını hakkıyla belirleyemez. Eserine doğru bir değer biçemez. 'Benci'dir ve tarafgirdir insan. Bu nedenle, dışarıdan yapılacak olan değerlendirmeler daha bir önem kazanmaktadır. "Her kitap hakkında yazmaya gerek yok, iyiler üzerine söylenirse yeterli" görüşüne bir dereceye kadar itibar edilebilir. İyi de, okumadan nasıl karar vereceğiz değerli ya da değersiz olduğuna kitabın. Üstelik ilk kitapsa. Kıymeti az da olsa bazı kitapların, bilhassa ilk kitapların yazılmayı/ değerlendirilmeyi hak ettiğini düşünürüm. Böylelikle, ikisi şiir, biri roman üç kitaptan söz açıyorum bu yazımda.

Mutsuzluk Fotoğrafları

Bir ilk roman nasıl okunur bilemiyorum, ama Hakkı Özdemir'in romanını türünün diğer örnekleri gibi okuyup bir kanaate sahip olmaya, bazı belirlemeler yapmaya çalıştım. Önce bu küçük kitabın (112 s.) tertibiyle ilgili olarak şu bilgileri aktarayım: Kitap yedi fasıl (Bu kitabın bölümlerini nitelemek için "fasıl" tabirini uygun gördüm. Siz isterseniz "kısım" diyebirsiniz.) Her faslın önüne/ öncesine bir alınlık (epigram) konmuş. Klasik şiirimizin ustalarından alınmış meşhur beyitler bunlar. Her okuyuşumda ah çekip derin düşüncelere daldığım bu beyitler, önünde yer aldığı faslın özüne bir imâda bulunuyor. Kitabın adı, Orhan Tepebaş'ın bir şiirinin adı. Aynı başlıklı şiir, anlatının bir yerinde alıntılanmış. ('Metinlerarasılık' mı demek gerekirdi!)

Bana sorarsanız, anlatıyı roman kılacak boyutta bir olay örgüsü yok kitapta. Yaşanmışlar, yaşananlar hayal meyal küçük hatıralar cinsinden şeyler. Fethi, üniversiteyi İstanbul'da okumuş, bir derneğe gidip gelmiş, birkaç arkadaş edinmiş, Murat'la bir bekâr evinde kalmış, Yeşim adında bir kıza gönül düşürmüş ve şimdi küçük bir Anadolu kentinde yaşamaktadır. İstanbul günleri geriye dönüşlerle "rüya gibi" hatırlanır ve zihninde kalan silik anlar/ fotoğraflar anlatılır. (Bu bağlamda, kitabın adı isabetle seçilmiş.) Şahıs kadrosu da dar ve sınırlı. Bilindiği gibi, romanı kalıcı kılan öğelerinden biri de, yazarının "yarattığı" kahraman(lar)dır. Birçok roman bu özel kişileri sayesinde yaşar. Söz gelimi Mai ve Siyah Ahmet Cemil'in, Kiralık Konak Seniha'nın yahut Naim Efendi'nin, Fahim Bey ve Biz, Fahim Bey'in, Yalnızız Samim'in veya Meral'in, Huzur Mümtaz'ın, Tehlikeli Oyunlar Hikmet Benol'un romanıdır. Bu bağlamda, Mutsuzluk Fotoğrafları'nın en önemli kişisi Fethi'nin belirgin, kalıcı, etkileyici özellikleri iyice anlatılamamıştır.

Takibi mümkün açıklıkta bir olay akışı olmadığı için okunması zor bir metin Mutsuzluk Fotoğrafları. Tembel okurları, böyle kitaplar karşısında esnemeler esir alır. Ayrıntıya düşkün, küçük şeylerin anlatılmasından tad alanlar için yer yer güzel kısımlar var. Mesela, balkondaki güvercinin anlatımı (s. 52) öylesine sahici ve ustaca. Anlatılan sahne berrak bir fotoğraf gibi gözünüzün önüne geliyor ve zihinde yer ediyor. Hemen belirteyim, eserin V. faslını daha olgun, düzeyli ve etkileyici buldum. Epey meşgul etti beni; sarsıcı, sürükleyici bir meşguliyetti.

Dil işçiliği sağlam, bir anlatım düzeyi tutturulmuş kitapta. Yazarın, sabırlı, iyi okuru kendine râm eden/ edecek olan bir kumaşı var; yer yer görünür oluyor. Birkaç yerde Tanpınar'ın metinlerini okurken gördüğüm hususiyetleri gördüm; tuhaf ama onlardan duyduğum hazzı aldım. Yine yazarın, "anlaşılmamak"tan beklediği bir başarı arzusu var sanki. Bunu, kitabın bir yerinde de (s. 83) açığa vuruyor. Bu hususta felsefî bir mülahazaya girişiyor. Yeri gelmişken belirteyim, bu küçücük metnin hacminin kaldıramayacağı fikrî mülahazalara girilmektedir kitapta. Altıncı fasıldaki "dil", "özgürlük" tartışmaları bu kabilden.

Mutsuzluk Fotoğrafları, haksızlık etmekten korkarak derim ki, bir roman denemesi/ başlangıcı/ temrini gibi görünüyor; uzun bir hikâye gibi. Sanki tamamlanmayı bekliyor. Hakkı Özdemir'in kaleminden iyi bir roman çıkabilir.

http://yenisafak.com.tr/Kitap/?i=261813