Labirentin Şiiri: Savaşlar Kararında

Labirentin Şiiri: Savaşlar Kararında

Mustafa Özeke

 

 

Ünsal Ünlü’nün ilk şiir kitabı Savaşlar Kararında Şubat ayında Okur Kitaplığı’ndan çıktı. 1975 doğumlu bir şair için geç kalmış bir ilk kitap diye düşünülebilir ancak şairin ilk defa 2004 yılında Kırklar dergisinde yayınlanan bir şiiriyle edebiyat ortamında görünürlük kazandığını düşünecek olursak aslında çok büyük bir zaman kaybı olmadığını söylemek mümkün. Savaşlar Kararında hakkında konuşurken “ilk kitap” olma özelliğini göz önünde bulundurmakta fayda var. Bir şiir yolculuğunun ilk durağını tartışırken, artık kendini gerçekleştirmiş, izleğini kesinleştirmiş, üzerinde konuşulmuş bir şiiri ele alır gibi rahat davranmak mümkün değil. Çerçevesi çizilmemiş bir alanı var şu anda Ünsal Ünlü’nün şiirinin. 

 

Ünlü’nün içsel bir şiir yazdığını söyleyebiliriz ilk elden. Yoğunluğu, duygulanımı öznel gerekçelerle harmanlanmış şiirler kitabın ilk iki bölümünde yoğunlukta. Şairin bireysel dünyasındaki tanımlamaların şiirini belirlediğini söyleyebiliriz. Şairin dünyasıyla hemhâl olmadan kendini ele vermeyecek bir şiirden söz ediyoruz yani. Çok katmanlılık, bireyselliğin yanı sıra tarihsel ve kültürel göndermelerin yapıldığı bir arkaplanla oluşturulmuş. Şair belli bir okura sesleniyor. Bu da, Ünlü’nün yazdığı şiirin kapalı olmasına yol açıyor. Şiirlerin sadece Ünlü’nün deneyimleriyle ünsiyeti olan kimselere hitap ediyor oluşunun, şiirin zaafiyeti olduğunu söyleyemeyiz elbette. Ancak Savaşlar Kararında’da yer alan ve bir çok şiirde öne çıkan bu içsel taraf, Ünsal Ünlü şiirinin edebiyat kamusunda yankı bulmasının önünde engelleyici bir unsur olabilir.

 

Özellikle kitabın “Alçak Râkım” ve “Asal Duruş” başlıklı ilk iki bölümünde yer alan şiirlerde kapalı imgeler ve öznellikler ağır basıyor. Nostaljik yönü olan, kişisel yaşanmışlıkların ifadelendirilidiği ve ithaf edilmiş “Oyunbozan”, “Yakışıklı Olsun Çocuklarımız” ve “Ve Ben Ankara’da” şiirlerinde bu durumun daha belirgin olduğunu söyleyebiliriz. Dostluklar içinde geçerli olan ve okurun sadece sezebileceği “özel” noktalar anlatımdaki duygu yoğunluğuna olumlu yönde etki ediyorsa da, yukarıda da belirtildiği üzere, bu “özel” noktalardan habersiz okur için anlamı kapatıyor.            Aklı öteleyen, bir başka dünyanın anlamını sezdirmeye çalışan Ünlü’nün şiirlerini hissetmek için “aklımızla kalbimiz arasında”ki geniş coğrafyaları geçmek gerekiyor.

 

Kopuk kopuk kelimeler buharlaşıyor gibi

İçimde ses bulutları bir şiir kendini boğuyor

 

Yayınlanan ilk şiiri olan “Devr-i daim”de yer alan bu dizelerle aslında kendi şiirini de tanımlıyor Ünlü. Kendiyle hesaplaşan bir şiir yazıyor şair. Ses bulutlarından, kopuk kopuk ve buharlaşan kelimelerden oluşturduğu şiirlerde, muğlak anlamlar ve sıkıntı ağır basıyor. Yalnızlık en çok öne çıkan olgu. Dünyayla problemi olduğunu vurguluyor bir çok şiirinde Ünlü. Ancak bu problemin kaynağını çok fazla dışarıya vurmuyor. Yalnızlığın, bunaltının, yaklaşan ve gelmesi beklenen ölümün öne çıktığı şiirlerde dünyaya karşı şairin tavrı çok net görünmüyor, bir başkaldırı yok. Standart duyguları işleyen lirik söyleyişle açığa çıkan varoluşçu bir tavırdan söz edilebilir, şairin dünyaya karşı “uyumsuz”luğu bahsinde. Daha ziyade “labirent”te yolunu kaybetmiş birinin durumunun farkındalığı var şiirlerde. Labirentte kaybolmanın çok da tuhaf olmadığının ve bu durumun yanlış da olsa kabul edilebilir olduğunun farkındalığı. “Kazandım sanmıştım; kaybettim zamanı / Yeni hesaplar parçalıyor iktisat teorilerini / Zaman nerde, insan nerde, ben kendimi...” dizelerinde ifadesini bulan bu kaybolmuşluk duygusu Savaşlar Kararında’nın hemen hemen her şiirinde yer alan temel ortak mesele. Labirentte yalnız ve “yol”suz kalma durumunun Ünlü’nün şiirinin en merkezi sorunu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. “Şüpheli ve Yalnız” şiiri, bu dediklerimizi doğrular nitelikte:

 

Yalnız bir lamba, adsız, yanar bir sokak ortasında

Bir direğin tepesinde başı eğilmiş sessiz bir lamba

Haberler dolaşımdadır belki uğrar bu sokağa da

Sokak gecenin ıssızlığında, lamba biraz solmakta

Kalın bir çizgidir karanlık, gök biraz sarı, yalnızlık

 

Kötümser ifadeler, şiirlerde karanlık ve kasvetli bir anlatım oluşturuyor. Ancak bunun, Türkçe şiirde anlatımda bir alan açacak kadar yeni bir buluş olduğunu söylemek mümkün değil. Öznelliğin beslediği imajlarla kurulmuş ifadeler, yer yer klişe kullanımlar, ilginç deyişler (“saçları taralı güneş”, “ikindi okları”, “yalan kültü”, “gerçeğe vargılıydım”, “kendimi yoksadım”,  “hareketsiz gümüşlere koşardık”), biçimi önceleyen ve anlamdan uzaklaşan söyleyişler(“İncimizi bilirdik diplere vurunca bir de sevincimizi”, “Sonrası unutulmaz sonların sonsuzluğuyla harp ediyordu”, “Sen ismine ait i’leri silmiştin ilk önce / Söylesene Sisi, silimiş biri silik midir?”); Ünlü’nün trajedik, varoluşçu, yalnız bir şiiri tercih etmesiyle de bağlantılı. İçerik olarak üzerinde durmaya çalıştığımız bu noktaların yanı sıra şiirlerin eşit dizeler ve bölümlerden oluşan biçimsel yapısını da göz önünde bulundurduğumuzda Ünlü’yü Yeni Hece şiiri içinde anabiliriz rahatlıkla.

 

Savaşlar Kararında’nın “Yüksek gerilim” başlıklı üçüncü bölümünde, biçimsel duruş aynen korunmakla beraber, söyleyişin daha coşkulu, içeriğin özelden genele yönelen bir yanının olduğunu söyleyebiliriz. “Küresel ısınma”, “Kaos benden çıkacak”, “Sofra büyüğün” bu durumun en belirgin olduğu şiirler. “Şairim ortadoğu”, kitaptaki tek direniş şiiri. Kahraman” şiirinde ise şiirin ismiyle tezat oluşturan bir kötücül hava, “bulanık sular”, “içinden geçilmez sisler” gibi ifadeler karşımıza çıkıyor. Epik anlatımın belirginleştiği bir diğer şiir ise “Uzuyor saçlarımız geç baharda”:

 

Ölüyor insan bir kere ama ölmekte kararsız

Sular yine kararlı akacak savaşlar kararında

Çarpışanlar yağmuru kıvamında bekleyecek

Buğdaylar ıslak ve ekmekler kömür karası

Ölüm kuzu renkli ezberlemiş yangın seslerini

 

Bu şiirin devamında yer alan “Bu dünyanın sonlarındayız, yorgunuz.” ifadesi, Ünlü’nün karamsar yanının en çoşkulu şiirlerde bile ortaya çıkacak kadar baskın olduğunu, yalnızlık olgusunun şiirinin başat özelliği olduğunu göstermeye yetiyor.

 

 

Tasfiye Dergisi, Temmuz Ağustos 2010, Sayı: 25