Orhan Tepebaş'ın Kapı Metaforu

Orhan Tepebaş

Bilal Can | Şiir

05 Mart 2011

Derrida’nın şiir nedir sorusuna cevaben ‘bu iki kelimelik soru şekli’ diye başlayan bir yazısı vardır. Şiirin spesifik alanda nelere değdiğini ve bu anlamın neler barındırdığına dair geniş cümleler kurarak şiirinin anlam kulvarında ne olduğundan çok ne olmadığına da vurgu yapar. Özellikle: ‘Şiir, her ne kadar nesnel veya görünüşte uzatılmış olsa da, şiir kısa, ruhuna ve seslendirilişine göre eksiltili olmalıdır.’ cümlesi şiirin ne olduğuna dair genel kanı verebilir insana.

Cümleyi açacak olursak; şiirin kısalığı ve eksiltili olması üzerinden hareketle ‘fazlalıklarını alıyorum heykel öylece ortaya çıkıyor’ yargısına ulaşılabilinir. Şairin suçsuz yanılgısının şiiri doğurduğunu söyleyen İsmet Özel’e binaen kurulacak cümleler de şairin kısaltılmış dünya cümlelerinde yoğun anlamlar taşıyan cümleler kurması bir şiirin gerekliliklerindendir.

Şiirin anlamına dair şairlerin söylediği sözler poetik yazılar şiirin ne olduğuna ve ne olmadığına dair geniş fikirler sunabilir. Uygulama alanında şairlerin top koşturduğu eserler bir şiirin ne olduğuna dair fikir beyan etme konusunda ‘o şairin şiirden anladığı’ düşüncesini vurgular.

Orhan Tepebaşı’nın Okur Kitaplığından çıkan eseri ‘Kadim Kapı’ yakın zamanda okuyucuyla buluştu. Kitap şiirin şair bağlamından, şairler ve mevsimler, mürekkep düşler, ismiyle iki bölüme ayrılmış şiirlerden oluşmaktadır. Şairler ve Mevsimler bölümünde şairin dünya ahvalinde karşılaştığı ve gözlemlediği olayların lirik bir söylemle şiirleşmesinden oluşmaktadır.

‘sorsam sana
aramızdaki uzaklık kaç kelime
kendini zehirlemiş gibi
suçlusun kendine’

Celâl Soycan’nın ‘Şiir Ödeme Biçimidir’ isimli yazısında ‘Modernizme gelinceye kadar, sanatçının bireysel ve toplumsal sorumluluğunun konuşulmadığı bilinir. Gerçekliğin idealize edilerek betimlenmesine dayalı bütün bir süreçte, sanatçı, elbette her dönemin zihniyet dünyası içinden, gerçeklikle sorunsuz bir ilişki kurar.’ Bahsindeki modernizme geçiş evresi şairlerin zihin dünyalarında neon ışığı etkisi yaratmıştır. Gerçekliğin idealize edildiği şiirler toplumsal anlamda bireyin rahatsızlığı ve görülen, kaydedilen değerlerin değişmez ilkeleri her zaman şair gönlünde ve zihninde ‘suçsuz bir yanılgı olarak’ şiire işlenmiştir.

‘savaşın neresinde olduğumu unutmadım
mırıldanmak için bir dua arıyorum sadece
savaş bittiğinde dönebileceğimiz
barbar bir şatomuz vardı eskiden
eşiğinde durduğumuz kadim kapımız
ortada kalmış cenazeyi kaldırırken duygulandığımız’

Kadim Kapı eserinde şair bir mülahazanın tefekküre varacak suskunluğuyla içinde çok iyi anlamlar barındırmasının yanında idealize edilmişlik ve imgeleme yakın bir anlatımıyla okuyuculara sesini duyurmaya çalışmıştır. Sesi yüksek olan şiirlerin yanında sönük kalan hatta ara ara basitliğe kaçan kısımlarında şair lirik bir söyleyiş tarzıyla pastoral tablolara yakın eserler ortaya koymuştur. ‘Keten serinliği, güllerin hüznü, yağmurlu bir çardak, olgun başaklar, uzun uykular, sema dönen yaprak’ birçok tamlama buna işarettir.

Kadim Kapı’ya getirilecek bir başka eleştiri de şiirlerin toplu olarak okunulduğunda tarz ve ses bakımdan farklılık taşımadır. Şiirler farklı zamanlarda yazılmış olabilir hatta uzun aralıklarla sürdürülmüş ve bitirilmiş olabilir ama bu şiirin sesini yitirecek derecede olursa şiirdeki yapının farklılaşmasına yol açabilir. Fakat yine de son zamanlarda yayınlanan önemli bir kitap olan Kadim Kapı şiir konusunda alışılmış bir sesle farklı bir yorum arayanlar için güzel bir kitap olabilir.

iyi okumalar.

Kadim Kapı
Orhan Tepebaşı
Okur Kitaplığı

 

 

http://www.kitaphaber.org/orhan-tepebasinin-kapi-metaforu-k380.html