ÖYKÜ SESİNİ YÜKSELTİYOR

ÖYKÜ SESİNİ YÜKSELTİYOR

Islak Kibritler adlı kitabı Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Hikaye Ödülü’ne layık görülen Akif Hasan Kaya insansız, duyarsız, dertsiz bir öykü anlayışına karşı. Kaya’ya göre öykü giderek sesini yükseltiyor.

18 Ocak 2013 Cuma

YILMAZ?YILMAZ

2012 TYB Hikâye ödülünü aldınız. Neler söylemek istersiniz?

Bir yazar için en önemli ödülün yazdıklarının muhataplarında bulacağı iyi-güzel karşılıklar olacağını düşünüyorum. Ödüller, yazarı ve eserlerinin tanıtılarak daha fazla okura-muhataba ulaşmasını sağlayabilir. Bu açıdan olumlu ve güzel. TYB ödülü bana yeniden bir başlangıç hissi verdi.

- Islak Kibritler ilk kitabınız... Kaç yıllık bir emeğin ürünü bu öyküler?

Islak Kibritler’e aldığım hikayeler yaklaşık dört yıllık bir çalışmanın ürünleri. Ama bu bir ölçü değil elbette. Zira öncesinde de biriktirdiklerim var. Türler arasında yaşadığım gidiş gelişler oldu. Hikayenin plastikliği, ne yazacağıma karar verme özgürlüğü, dilin esnekliği beni hikayeye çekti. Böyle olunca bütün bu geçmiş uğraşıları da bu süreye dahil etmek lazım diye düşünüyorum. Böyle olunca, Islak Kibritler 35 yıllık bir çalışmanın ürünü.

 

- Öykünün sosyal olayları işlemesi veya kimi olayları öykünün gündemine çekmesi son dönemde,  bir damar olarak belirginleşmeye başladı. Ne dersiniz?

Aslında olması gereken biraz gecikmeyle de olsa gerçekleşiyor diyebilirim. Öykü kendi içinden ortaya çıkan bir şey değil. Sosyal-kültürel ortamdan etkileniyor. Başta İslam coğrafyası olmak üzere hemen bütün dünyada büyük sıkıntılar var. Bunları sıraya koyunca, işte Mynmar’da meydana gelen katliamların yanında, bireyin iç buhranları biraz gülünç kalıyor. Bunlar yazılmasın demiyorum ama iyi bir kurgu ve atmosferle yazılmalı.

Bahsettiğiniz damarın belirginleşmesi iyi bir şey ve güçlenerek devam etmeli. Bu iyiye gidişte öncü rol oynayanlar var elbette. Başta Cemal Şakar’ı mutlaka anmam gerekir. Özellikle, Sular Tutuştuğunda, Hikayat ve Mürekkep bu konuda son derece önemli kitaplar. Başka bazı isimler vermem gerekirse; Mihriban İnan Karatepe, Aykut Ertuğrul’u sayabilirim. Onlarla yan yana, kendi sesimle yürümeye çalışıyorum. Bu yolu açmak elbette kolay bir şey değildi. Büyük riskler taşıyordu. Bütün riskleri göze alarak ısrarcı olmak önemliydi. Son dönem, özellikle son on yılda öyküde kaydedilen ilerleme beni umutlandırıyor. 

- Değer bilmeyen insanlardan, savaşın çocuklarına, yokluklardan, yangınlara bir dünya... Genel olarak karamsar bir yeryüzü tablosu var öykülerinizde. Dünya bu kadar kötü bir yer mi?

Dünya elbette kötü bir yer değil ama dünyanın durumu için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Hz. Peygamber, dünya için ahiretin tarlasıdır buyuruyor. Burada yaptıklarımıza göre hesaba çekileceğiz. Bu gün bu tarladan biz sorumluyuz ve bütün yapıp ettiklerimiz karşımıza çıkacak. Elimden geldiği kadarıyla söz konusu gidişata, olup-bitene müdahale etmeye çalışıyorum. Bu cılız sesimin, bütün gürültü patırtının içinde yok olup gideceğini biliyorum. Kıyımlar, yangınlar karşısında yapabildiğim tek şeyle, öyküyle bir şeyler söyleyerek niyetimi ve tarafımı belli etmeye çalışıyorum. Bunun için öykülerimde karşılaştığınız tablolar iç karartıcı olabilir, okuyanlar rahatsız olabilir. Bunları zaten bile isteye yaptığım için rahatım. Yoksa dünyayı yönettiğini sanan firavunlar karşısında nasıl muhalif, eleştirel bir dil oluşturabiliriz.

http://haber.stargazete.com/sanat/oyku-sesini-yukseltiyor/haber-720526