Savaşlar Kararında

Savaşlar Kararında

Cafer Keklikçi

 

Şiirin gerçekle düşlem arasındaki sarkaçta; düşseli yaratırken yeni bir gerçekliği sunması gerek. Soyuttan tekrar somut elde etme işi. Soyut olacak fakat elle tutulur bir gerçekliği ihtiva edecek. Aynı zamanda yeni bir 'anlam'a kapı aralamalı; okurun dimağında orijinal bir dünya yaratmalı; 'ses'iyle ve 'söz'üyle orijinallik... Sesten kastım; anlam düzenekleri arasıdaki bütünlüğü sağlamak. Söz ise; insanoğlunun kadim yazgısıdır. Harcı sözcükler olan bir yazgı. Öyleyse harcımız sağlam olmalıdır; şiirin içindeki bir sözcüğü, hatta bir eki bile kaldırdığımızda 'bina' yıkılıyor mu, yıkılmıyor mu; eğer yıkılmıyorsa işte şiirin hası budur. Konu sözcükten açılmışken; Türk şiirinde bazı sözcükler kullanıla kullanıla artık eskimiştir. Şair 'eskimiş sözcüğe' tevessül etmemelidir. Az kullanılmış ve ses açısından zengin sözcükler bulmalıdır. Bulmalı derken bu şairin yaşantısından ve yaşama bakış açısından doğacaktır. Hatta ben bir adım ileri gidip şunu söyleyeceğim; şair kendisine kadar gelen Türk şiirine yeni sözcükler armağan etmelidir. Yani Türkçede hiç olmayan sözcük! Çok fazla bir şey mi istiyorum; hayır; Türk şiirine yön vermiş şairler bunu yapmıştır. Bir çırpıda tek tek isimlerini sayabilirim ama şimdi konumuz bu değil.

Türk şiirinde epik damar, lirizm olmadığı zaman ya 'mühendisliğe' dönmüş ya da basitliğe kaçmıştır. Mühendislik dediğim şairin ilhamla değil de kültürel birikimle şiir yazıyor oluşudur. Bu tür şairler şiir tekniğini öğrenmiş; 'teknik'le bir şey yapmaya çalışıyorlar. Bu şairler şiir söylemiyor yazıyorlar. Söylenmiş şiirin yani lirizm ağırlıklı şiirin şairi ise ilhama yaslanarak 'yaratıyor'. İlhamsız şiirlerin önemli özelliklerinden biri de şiirde ses olmayışıdır. Epik damarı lirizmden ayırdığınız zaman bu hale geliyor. Peki, epik damar lirizmle yoğrulunca ne oluyor; Ahmet Muhip Dıranas şiiri gibi Türkçenin en güzel şiirlerinden sayabileceğimiz şiirler ortaya çıkıyor.

Şiirde psikolojik atmosfer olmadığı zaman şiirin 'şiir olma estiği' de yok olur. Şiir takır tukur sözcük yığınına dönüşür. Ben buna şiirde kuruluk diyorum. Kuru şiir, ilhamsız yapay bir şiirdir. Günümüzde yaşayan bin tane şair var yargısı bu noktada yanlıştır. Günümüzde 'yaratılmış şiir' ölçütüne göre şiir söyleyen (yazan) şair elli (50) ismi geçmez. Diğerleri zorlama şiir yazıyor.

Ahmet Muhip Dıranas kaynağından gelen, elimde bir ilk şiir kitabı var; Ünsal Ünlü, 2000 Kuşağı'nın -ki, 2000 (İkibin) Kuşağı ifadesini Türk şiirinde ilk defa Mayıs 2003'de ben kullandım; Kitaphaber dergisinde- biraz geç kalmış bir şairidir. 1975 doğumlu bir şair olan Ünlü'nün ilk kitabı yeni yayımlandı; Savaşlar Kararında. İlk kitap, şairin yürüyeceği yolu işaret etmesi bakımından değerlidir.

Ünsal Ünlü'nün şiirlerinde lirizm yok denecek kadar az. Somut yaşamı epik göstergede şiire dönüştürüyor. Bütünlüklü bir şiir. Derli toplu. İnce, nostaljik bir tat bırakıyor dimağımızda. Örneğin; "Birdirbir oynayan çocukluğum benim / Tepelere çıkınca bulutlara dokunacak" dizelerinde görüldüğü gibi.

Ünlü'nün şiirleri geleneksel formdadır. Hem görüntü hem de içerik bağlamında. Modern hayatın karmaşası pek yer almıyor bu şiirlerde. Bu yönüyle yaşamın karmaşasından ziyade sessizliğini önceliyor; gelenek içinde kalarak bir toplam ortaya koyuyor Ünlü. Değiştirmeden, hâlihazırdakine bir katkı; yer yer naif durumları imliyor. Bu naif algıdan olsa gerek bu şiirlerde 'ahlak dışı' bir duyuş zemini yok. Yani şairin iyi niyeti çoğu şiirlerde kendini hissettiriyor. Bu anlamda temiz bir şiir.

Ünsal Ünlü'nün şiirlerinde en önemli sorunlardan biri; şiiri kafiyeli ve hece ölçülü görünümünde olsa da kafiyeli ve hece ölçülü olmamasıdır. Ünlü'de bir kararsızlık var sanki hece ölçülü ve kafiyeli mi şiir yazacak yoksa serbest mi buna tam karar verememiş. (Serbest şiirde de kafiye ve ölçü var ama benim kastım bu değil). Çünkü bazı dizeler şiirin derli toplu olması açısından konulmuş; bu ise şiirdeki sesi düşürerek bütünlük anlamını kaybettiriyor. Kısacası bu şiirin temel sorunu ses ve ses üzerinden yaratılması gereken anlamdır. Burada Ünlü'nün şiirlerini anlamsızlıkla suçlamıyorum; söylemek istediğim ses üzerinden sağlanan; şiirdeki 'soyuttan yaratılmış somut anlam'dır.

Bir şair şiirinde bir ses kurup yeni bir müzik yaratmalı. Bu müziği sağlarken gerekirse, tek başına bir anlam ifade etmeyen ama ritim unsuru üzerinden şiirdeki müziği sağlayan; sağlarken de müziğin üst katmanından şiire anlam katan eklerle de yapabilir. Sözü şuraya getirmek istiyorum; Ünlü sözcükleri müzikalitesine göre kullanmıyor; 'romantik anlam'ına göre kullanıyor. Romantizmin tehlikeli tarafıdır bu. Romantizm şiirde güzel bir 'yapı unsuru'dur elbette. Bazı şiirlerde romantizmi çok iyi kullanmış; şiire bir atmosfer sağlamış böylelikle; "Bu da son yeriydi gecenin, her yer olan / Hiçbir şey dokunmadan ıslanırdı yüzüm" dizelerinde olduğu gibi.

Ünlü, bu ilk kitabı Savaşlar Kararında'yı aşabilecek bir şairdir. Şiirlerindeki; "Dalgalarda suretim, suretimde kıyılar var" ve "Her gece bir ölü adresimi soruyor benden" gibi dizelerden Ünlü'de önemli bir şiir kumaşı olduğu kanaatindeyim.

Savaşlar Kararında - Ünsal Ünlü (Şubat 2010  Okur Kitaplığı)

 

10 NİSAN 2010 CMT 01:40

 

http://www.milligazete.com.tr/makale/savaslar-kararinda-159014.htm