SÜZÜLMÜŞ İNCELTİLMİŞ BİR NEO-EPİK YA DA İNSANI AŞAN KAN

SÜZÜLMÜŞ İNCELTİLMİŞ BİR NEO-EPİK YA DA İNSANI AŞAN KAN

18 ARALIK 2012

SADIK KOÇ

Mustafa Celep’in İnsanı Aşan Kan kitabı hakkındaki bu yazıyı yazmaya başlamadan önce şairin Ateş Bandosu adlı ilk kitabını tekrar okumayı aklımdan geçirdiysem de bu isteğimi gerçekleştiremedim. Yine de Ateş Bandosu’nun bizde bıraktığı izlenimleri paylaşabiliriz. Ateş Bandosu’nu okuduğumuzda şairin özellikle Hakan Kalkan, İbrahim Aladağ gibi neo-epik şiirin bazı çekirdek şairlerinin çokça etkisinde kaldığını düşünmüştük. Hatta biraz daha ileri giderek şöyle diyebiliriz; mısra bölme ve geçişi, ritim gibi şiirin teknik tarafına ait olan bazı özellikler ile ses ve muhteva bakımlarından sözünü ettiğimiz şairlerin şiirlerinin bir çoğaltımı olduğunu bile düşünmüştük. Yanılıyor olmak da mümkün. Buna rağmen Ateş Bandosu hakkındaki bu düşüncemizi buraya kaydetmiş olduk.

Gelelim İnsanı Aşan Kan’a. İnsanı Aşan Kan, Mustafa Celep’in şiirdeki ısrarının bir sonucudur. Bu kitabı oluşturan şiirler biçim ve muhteva bakımından ilk kitapla organik bağlarını önemli ölçüde koruyor. Ancak şairin daha süzülmüş, inceltilmiş bir neo-epik şiir ortaya koyduğunu da söylemeliyiz. Şair neo-epik şiirin değilse de Kalkan ve Aladağ’ın şiirlerinin etkisinden sıyrılmışa benziyor. Artık daha Mustafa Celep’çe bir şiir okuduğumuzu söyleyebiliriz.

Şairin zoru ve öfkesi

Mustafa Celep davası olan bir şiirin peşinde. Davasına yoldaş bulamadığınca yalnız, kimsesiz. Bunu şiirleri söylüyor. Üstelik yalnızlık, kimsesizlik, yersiz yurtsuzluk gibi kelimelerde son yıllarda dikkatten kaçmayacak bir geri çekilme görülürken. Nedir peki şairin ya da şiirde konuşan öznenin zoru ve kimle? Sömürme siyaseti ve bu siyaseti güdenler, emperyal güçler ve bunların yayılmacı politikalarının işbirlikçileri, maddenin, para ve kadının, moda ve yeme-içme gibi medeni alışkanlıkların putlaştırılması ve bunlara tapanlarla.

Şair bu kesimlere karşı müthiş bir öfke biriktirmiştir. Bunu neredeyse bütün kelimelerine yayılan sert ünsüzler üzerinden doğrulamak da mümkün. Sertlik sadece ses düzeyinde kalmıyor. Çoğu zaman doğrudan bazen dolaylı olarak yukarıda sözü edilenlerle savaşı, kavgayı akla getiren ya da çağrıştıran kelimelerle kuruyor şiirlerini. At, hançer, kılıç, kemik, et, cenk, hak, kin, isyan, intikam, vuruşmak vb.

Kültürel bir şiir

Şairin zoru nedir sorusuna verdiğimiz cevap üzerinden giderek söylememiz gereken birkaç şey daha var. Celep’in mesele ettiği şeylere baktığımızda bir “değerler şiiri” yazdığını söyleyebiliriz. Şair, Türk düşüncesinde de tartışılmış olan ve tartışılmaya da devam eden meseleleri şiirine taşıyor. Türk düşüncesi derken de daha çok Mehmet Akif, Sezai Karakoç, Nurettin Topçu ve İsmet Özel çizgisinde geliştirilen düşünceden bahsediyoruz. Türk şiiri ile Türk düşüncesi yapışık ikiz gibidir. Şiire düşünce taşımak yahut şiirde düşünce üretmede sorun yok bu bakımdan. Bizim değerler şiiri’nden muradımız Celep’in daha çok kültürel bir şiir yazmasıdır.

Kültürel şiir kavramı da biraz açılmaya muhtaç görünüyor. Şiir, daha çok okuyarak edinilen bilgi ve kültürel birikim ile oluşturuluyorsa buna kültürel şiir diyebiliriz. Bir başka deyişle Celep, neo-epik şiirin sokağı şiire kattığı, halkçı, popülist şiire evrildiği bir zamanda (Bir süre sonra doğal olarak şiirin ses ve muhtevası yavaş yavaş değişmeye başlamıştır)  daha çok ev içi (güpegündüz odalara kapandığımda) bir şiir yazıyor. “Geçtim” redifli şiirine baktığımızda şair birçok yerden geçtiğini söylüyor. Sokaktan, internet kafelerden mesela. Ama sadece geçmiş görünüyor. Celep’in sokaktan geçmekle kalmayıp sokakta duracağını, sokağa bakacağını umuyoruz.

Fiillerin, zarfların şairi

Geçmek demişken gelmekten de bahsedelim. Şair bazı şiirlerinde bir yerden geldiğini söyler. Çağların çağlara bıraktığı aydınlıktan geliyorum. İşte ben oradan geliyorumBen onun kalbinden geliyordum. Farklı şiirlerden alıntıladığımız bu mısralarda olduğu gibi gelmek her zaman olumlu bir anlama sahiptir şairin zihninde. Bu da insanın insan olduğu yerden, belki ruhların yaratıldığı zamandan gelmektir kim bilir. Madem fiillerden söz açtık Celep’in bir fiil ve zarf şairi olduğunu da söyleyelim. Şiirinin yükünü önemli ölçüde fiiller ve zarflar taşıyor. Zarfların fiillerle ilgili olduğunu herkes bilir. Şairin bir eylem şairi olduğunu söyleyebiliriz şu halde. Şair böylece şiirini konuşan bir şiir haline getiriyor. Hatta savaşmayı konuşmakla eşitleyen bir şiir kurmak istiyor diyebiliriz.

Hesap sormak için yeni bir ses

Mustafa Celep birçok şiirinde yeni bir sese, söze, öze, değere sahip olmak gerektiğinden bahseder. Bu, şairde birikmiş öfkenin muhataplarına etkili bir biçimde boşaltılması, sorulması gereken hesapların sorulması, söze itibar edenlere bir tazelik aşılamak için gereklidir. Yenilenme isteğine dirim düşüncesi eşlik eder. Halkların gördüğü zulümlerin son bulması için, hak ve adalet için yeniden dirilmek lazımdır. Evet, halklar zulüm altındadır. Bütün bir İslam coğrafyası kan gölüne dönmüş ve bu kan artık insanın boyunu aşmaktadır. İnsanı aşan kan’ın hesabı sorulmalıdır. Yenilenme, dirilme isteği en çok bununla ilgilidir diyerek yazımızı burada noktalayalım.

http://www.fayrap.com/suzulmus-inceltilmis-bir-neo-epik-siir-yahut-insani-asan-kan/