Yalnızlığın son noktasında

Yalnızlığın son noktasında

05 Mart 2012
HÜSEYİN KILIÇKUŞANAN
Güray Süngü’nün 2007 yılında yayımlanan Dördüncü Tekil Şahıs adlı romanı gözden geçirilerek Okur Kitaplığı tarafından tekrar basıldı. Karmaşık kurgusu ve Oğuz Atay üslubuyla kolay okunabilen değil, sabırlı okura sürprizler yapabilecek bir roman...
Güray Süngü, yazın hayatına kısa öykü ile başlamıştı. Öykülerinin yayımlanmaya başlamasından birkaç yıl sonra iki romanı yayımlandı. 2006 yılında yayımlanan Pencereden’in ardından 2007’de Dördüncü Tekil Şahıs geldi. Yazarın, deliliğin sınırlarında gezen Mustafa Nihat adlı kahramanın hayatında ve bilinçaltında dolaştığı roman, geçtiğimiz günlerde Okur Kitaplığı tarafından yeniden yayımlandı. Bu romanın, yazarın 22 yaşındayken yazdığı ilk romanı olduğunu hatırlatmak gerekiyor.
    2010 yılında Düş Kesiği adlı kitabıyla Oğuz Atay Roman Ödülü’nü alan yazarın, ödüle açılan kapısının bu roman olduğunu söylemek mümkün. Çünkü üslup ve kurguda Oğuz Atay etkisi açıkça görülüyor. Hatta roman her yönüyle bir Tehlikeli Oyunlar çeşitlemesi: “Elimi saçlarına götürdüm. Boynuna doğru sürüklendi parmaklarım. Başını eğdi yana. Gözleri bende. Ürperdim. Ten dedim de Tenten geldi aklıma…”; “…Bak ne kolay oldu, zorlanıyorum, üç nokta. Gerisi ne? Gerisi yok, öncesi var. ZehanetÇılbırdabat gittiği güneydoğu gezisinde bir çocuğun başını okşadı. Çocuğun başı, az gelişmiş (geri kalmış değil de az gelişmiş. Yani geri kalmamış, gelişmiş ama az) kente bereket getirsin diye kopartılıp müzeye kondu…” Tehlikeli Oyunlar’daki Hüsamettin Albay’ın romandaki karşılığı ise “Hüseyin ağabey”: “Bırakma Hüseyin ağabey, kararı bana bırakma, ben ona iyi bakamam, onu karar esirgeme yurduna götür bırak. Ama orada ona sevgi vermezler ki…”
Oğuz Atay “deliliği”
Dördüncü Tekil Şahıs’ın başkarakteri Mustafa Nihat, bazen insanlara yukarıdan bakan, onların değerleriyle derdi olan ve bu değerler hakkında aklına geleni çekinmeden, kaygısızca dile getiren, kendini “herkes” dışında bambaşka –hatta kendince özel- bir yere koyan bir genç. Mustafa Nihat’ın bilinci ve bilinçaltı, ben-anlatıcıyla bilinç akışı üslubu hâkimiyetinde aktarılıyor. Babasıyla birlikte yaşayan Mustafa’nın düşün dünyası ve garip ilişkileri –aşkı- derinleşerek, yer yer yanıltarak akıp gidiyor.
    Mustafa Nihat varlıklı ve dağılmış bir ailenin çok düşünen, çok okuyan, çok bilen (!) ayrıksı ferdi. Ancak romanla ilgili konuşmalarda ya da yazılarda (arka kapak ve tanıtımlar dâhil) sözü edildiği gibi gerçekten deliliğin kıyısında gezinen bir karakter midir Mustafa Nihat? Gerçekliğin farkında olan, algılayabilen bir insanın deliliğin sınırlarında gezinmesi bir yana, deliliğin sınırlarını bilebilmesi mümkün mü? Tamam, bütün değerleri hatta duyguları sorguluyor Mustafa Nihat, bunlarla alay da ediyor. Ancak Oğuz Atay kahramanlarında da gözlemlediğimiz gibi, bu delilikten ziyade bireysel bir tarz, bir tercih gibi duruyor. Deliliğe vurma, kaçış… Her birimizin zaman zaman yaptığını Mustafa Nihat bir hayat tarzı olarak benimsiyor.
Sabırlı okurun kitabı
Hemen hemen her insanın yaşadığı duygular, tahayyül ettikleri, an’lara verdiği tepkiler Oğuz Atay karakterlerinde olduğu gibi Güray Süngü karakterlerinde de olağanüstüleşiyor. Anlatıcı, ağırlıklı olarak dil ve üslupla başarıyor bunu. Daha doğrusu, okur, sanki hiç bilmediği, çok şaşıracağı, yadırgayacağı bir karakterle karşı karşıya olduğu yanılsamasına sokularak alınıyor metnin içine. Ve sonrası da iç monologlar ve bilinç akışı tekniğiyle “üst” bir dile taşınıyor. Oysa her birimizin iç konuşmaları, bilinç akışı bunlar. Kötülüğün insan ruhunu ele geçirdiğini ve masumiyet için diyet ödemek gerektiğini savunan Dördüncü Tekil Şahıs, karmaşık kurgusu ve Oğuz Atay üslubuyla kolay okunabilen bir kitap değil. Sabırlı okura sürprizler yapabilecek, dikkati satırlara yöneltmeyi bekleyen bir roman.
Bölüm: Roman
Sayı: 74

http://kitapzamani.zaman.com.tr/kitapzamani/newsDetail_getNewsById.action?newsId=7514